Astrosimya gezegenlerin hareketleriyle ilişki kurmak. Yani astrosimya gezegenlerin bilinçleriyle inisiye olmakla ilgili. Gezegenlerin hareketleri fiziksel bedenimizi, aynı zamanda bedenimizin organlarını da etkiliyor. Biz daha çok hangi gezegenler ile daha yüksek bir oranda çalışırız bunlar üzerine duracağız.
İbni Arabi’nin sözü tam astrosimyanın temellerini ifade ediyor: “Uyanana kadar insanların etkisi altındadır. Uyanan insan yıldızların hakimidir.” Biz yıldızların hakimi olan insanla ilgileniyoruz. Klasik bir astroloji olmayacak bu. Daha çok içsel gezegenlerimizin farkına varmak, içsel gezegenlerimizin üzerine çalışmak olacak. Biz de yıldız haritası okuyacağız ama çok başka bir bilinçle duracağız orada. Ezoterik, kadim bilgilerle ve aynı zamanda arketipler ilmi ile çalışacağız. Astrosimya, simya bilinciyle astrolojiye giriş yapmak istiyorum bugün.
İlk yaratılış anında biliyorsunuz Yaradan kendisini dışarıya doğru projekte ediyor. Sonra İlahi Sistemden 10 seviyede insan aşağıya iniyor. Bu 10 seviyenin aşamalarını ifade etmiştik Ledun İlmi’nde.
- seviye Mutlak Bilinç
- seviye astroloji kuşağı
- seviye Satürn
- seviye Jüpiter
- seviye Mars
- seviye Güneş
Arada ikinci ölüm perdesi var
- seviye Merkür
- seviye Venüs
- seviye Ay
- seviye Dünya
Bu insanın aşağıya iniş aşamaları. Biz aslında bu bütün gezegenlere inisiye olarak aşağıya iniyoruz. Çıkarken de inisiye olarak çıkıyoruz. Astroloji yolculuğumuz bizim aynı zamanda gezegenlere tekrar inisiye olma yolculuğumuz. Gezegenlerin içsel varlığımızda tekrar inisiyasyon yolculuğu olacak. Ledun İlmi’nde gördüğümüz şeyleri daha kapsamlı, onların içinde nasıl inisiye oluruz gezegenlere, bunun üzerinde duracağız.
İlahi kadim sisteme baktığımızda, aynı zamanda yaşam ağacı da bunun içine giriyor. İnsanın 10 seviyede aşağıya inişine baktığımızda; 7 iç gezegen var. Ayı da bir gezegen olarak görüyor astrosimya.
Ay bir gezegen değil, Dünya’nın uydusu. Dünya’ya en yakın olan içsel yapı olarak bakıyor. Gezegen deyince şaşırmayın, ay da bunlardan biri.
Ay, Venüs, Merkür, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn; bunlara 7 iç gezegen diyoruz. Bunların dışında yukarıda Uranüs, Neptün ve Pluto var. Bunlara da 3 dış gezegen deniyor. Çıplak gözle görülmüyorlar. En uzak gezegenler. Bu 7 iç gezegenin tamamını çıplak göz ile görebilirsiniz, hava açık olduğunda.
Bu 7 iç gezegen aynı zamanda bizim 7 tekamül merkezimizle çalışıyor. Aynı zamanda 7 endoktrin sistemimizle çalışıyor. Bedenimizde 7 sistemle çalışıyor; endoktrin, solunum, sindirim, sinir, reprediktif sistem gibi. Her biri sistemle beraber çalışıyor. Bizi kardiyovasküler sistemle çalışıyor. Merkür solunum sistemiyle çalışır.
Güneş kardiyovasküler sistemle çalışır. Mars kan ile çalışır. Her bir gezegen aynı zamanda bedenimizde bir organ, sistem yapısıyla beraber çalışıyor.
Bunların benzerliklerine baktığınızda ne kadar muhteşem olduğunu görürüz. “Aşağısı yukarısı gibidir” derken Hz Ali’nin bir sözünü söylemiştim. “Sen kendini küçük bir zerre zannedersin ama tüm alem içinde dürülmüştür.” Mars dışımızda değil içimizde kan olarak dolaşıyor mesela.
Mars’a baktığınızda en fazla demir var. Mars kızıl gezegendir. Kana bakarsanız kırmızıdır. Aynı zamanda Mars savaş ve kanın gezegeni olarak gösterilir. Aslında öyle değildir ama. Bedende en fazla demir nerede var? Yine kanda var. Kanın Mars’la ilişkisini görüyor musunuz?
Merkür mesela neyle ilgili? Sesle, iletişimle. Akciğerler ve solunum sistemi daha fazla Merkür’ün çalıştıkları. Güneş’in çalıştığı, kalp ve kardiyovasküler sisitem. Çünkü Güneş nerede?
Güneş Sistemi’nin merkezinde. Varlığımızın merkezinde ne var? Kalp. Biz aslında bütün o galaksinin tamamının içindeki gezegenlerin ve yıldızların, bütün bedenimiz içinde mikro yapısı olduğumuzdan dolayı, böyle bakacağız. 7 iç gezegene 7 iç yapımız olarak bakacağız.
Aynı zamanda 7 endoktrin sistemle bağlantılı; adrenal bezler, cinsel bezler, pankreas, timus, tiroid, epifiz ve hipofiz. 7 bez sistemi, hormonal var beden yapısında. Bunlar tesadüf değil. Bezler hormonal. Hipofiz bezi hormonal bezlerdir. Hipofiz bezi endoktrin bezidir. Endoktrin bezi dediğimde şunu anlıyoruz: adrenaller, pankreas.
Sistem dediğimiz zaman şunu anlayacağız. Solunum sistemi; akciğerler, trakia, lareks, fariks. Kardiyovasküler sistem dediğimde neyi anlayacağız? Kalp ve dolaşım sistemi kapillere kadar. Arterlerdeki dolaşım, kan Mars’la alakalı. Venler Venüsle alakalıdır.
Venlerin yani toplar damarların Venüs’le bağlantılı. Bu ilişkiye baktığımız zaman bedenin tamamını tanımaya başlayacağız. “Kendini bilen Rabbini bilir”i aslında astrosimyada çok iyi göreceğiz. Kendi varlığını tam olarak bilmesi astrosimyada mümkün, çok kapsamlı bir alan. Kendimizi her yönümüzle; Mars ile Jüpiter ile Satürn ile bileceğiz kendimizi. 7 iç gezegen bize çok fazla içgörü verecek.
7 iç gezegene kendimizi inisiye ediyoruz. 7 gezegen aynı zamanda 7 içsel gücümüzdür. Bizim Ay, Mars gücümüz var, Jüpiter gücümüz var. Her birimiz o gücü farklı kullanıyoruz. Kimimiz ayı terazide kimimizin ayı balıkta. Birimizin Marsı yengeçte. Bu 7 içsel gezegenin gücünü farklı şekillerde kullanıyoruz. Her birimiz başka yönüyle o içsel güçleri kullanıyoruz.
Astrosimyada bu içsel gezegenlerin tam olarak bilerek bunları nasıl bedenleyeceğimizi öğreniyoruz. Biz gezegenlerin özelliklerini nasıl bedenleyeceğimizi öğreniyoruz. Gezegenlerin yeteneklerini… Bir Mars’ı nasıl bedenleriz? Güneş’i nasıl bedenleriz? Varlığımızda bunu nasıl ifade edeceğimizi gösteriyor.
Astrosimya kendimizi yıldızlar aracılığıyla kendimizi bilmenin yollarından biri. Yıldızları izleyerek gezegensel gücümüzü yaşamımızda yükseliş adına kullanmak. Astrolojinin asıl amacı neyden etkileniyorsunuz ile ilgili değil. Yaşamımızda yükseliş adına gezegenleri nasıl kullanabiliriz ile ilgileniyor astrosimya. İlerlemenin yol ve yöntemlerini sunuyor bize. Biz sadece horoskopa bakmayacağız. Aaa senin şurda Mars’ın kare açı yapmış. İşte Merkür gerilirken doğmuşsun ile değil, bu gezegensel güçleri nasıl kullanacağımızla daha fazla ilgileneceğiz.
Günümüzde astroloji genellikle güneş burcuna odaklı. Güneşiniz doğduğunuzda hangi burçta ise o, burcunuz olarak kabul ediliyor. Astrosimya da buna önem veriyor, Güneş’in nerede olduğu önemli. Çünkü Güneş varlığımızın merkezinde, kalbimizi ifade ediyor. Dolasıyla yaşam veren anlamına geliyor aynı zamanda.
Astrosimya için de Güneş önemli ama sadece Güneş’e bakmıyor. Bütün içsel gezegenlerin konumlarına bakarak onların varlığımızda ne tarafları açığa çıkaracağına, hangi gücü kullandığımızı ifade ediyor. Biz de 12 ev üzerine çalışacağız inisiye yöntemiyle.
Bir de gezegenlerin öğretmenlerimizi olduğunu anlamalıyız. Gezegenler bizi yukarıya çıkaran, bizi tekamül ettiren öğretmenler. Rab kademeleri bunlar. Venüs bir Rab kademesidir. Merkür bir Rab kademesidir. Rabler aslında bunlar.
Günlük yaşamımızda pratik yolla bu gezegenlerin enerjilerini nasıl kullanacağımızı göreceğiz.
Astronomi bir gezegeni incelerken genellikle içeriğindeki maddelere bakar. Atmosferinde oksijen var ya da yok. İçinde daha fazla bulunan minerallere, kimyasallara bakar. Astrosimya anlamla ilgileniyor.
Mars’ta neden bu kadar demir var? Mars neden kırmızı? Neden bedenimizde en fazla demiri taşıyan kan? Astrosimya bu ilişkilerle ilgileniyor. Bütün gezegenlerin anlamlarını bilmek üzerine çalışıyor. Benzeşmelere bakıyor, eşlenikliklere. Ayrışmalara bakmıyor. Bilim ayrıştırır. Bu bundan ayrıdır vs. Astrosimya benzeşmelere bakıyor. Venlerin Venüs’ten geldiğini isminin algılıyor.
Yıldızların enerjisel imzaları vardır. Astrosimya aynı zamanda bunlar ile ilgileniyor. Bu imzaları algıladığınızda, bitkilerdeki, insanlardaki imzasını, mineral alemindeki imzasını göreceğiz. Her gezegenin mineral aleminde bir imzası var. Mesela Venüs bakırdır. Bakır imzasıyla çalışıyor. Bakırın yoğun olduğu alandadır. Merkür civa ile bağlantılıdır, mineral aleminde ona bakar.
Bitki alemine baktığımızda Venüs bitkileri genellikle bakır temelli ve aynı zamanda estetiği ifade eden tarafı kullanandır. Bir bitkiye baktığınızda bir süre sonra bu Mars , bu Venüs bitkisi diyeceksiniz. Hiç tanımadığınız bitki bile olsa. Tadından, görüntüsünden anlayacaksınız bir imzası var. Morfolojiden, tadından, yapısından anlıyorsunuz. Su tarafında mı, daha fazla toprakta mı yetişiyor? Kuru bölgede mi yetişiyor? Bunların hepsi enerjisel imzalarını algılamamızı sağlıyor.
Gezegenler aynı zamanda arketiplerdir. Her bir gezegen varlığımızda bir arketipi ifade eder. Arketipi daha kolay nasıl ifade edebilirim? Esma diye. Gezegenler bizim bedenlediğimiz çeşitli esmalardır.
Her biri bir esmadır, arketiptir. Nasıl ki Zeus bir arketip, Shiva, Shakti bir arketip aynı zamanda ya da İsa bir arketip. Arketip deyince yanlış anlaşılıyor, sanki fiziki bir kavram gibi görülüyor. Arketip bir konuyu en yukarı çıkarmış bilinçte bir kişi arketiptir.
Hz Muhammed teslimiyetin arketipidir. Hz İsa koşulsuz sevginin arketipidir. Emile, ölümsüzlüğün arketipidir. Demeter bolluğun arketipidir.
Bitkiler de arketipsel enerjiler taşıyorlar. Bitkiler de öğretmenlerdir. Bir bitki oluşumu için ne gerekiyor? Gezegenlerin enerjilerine inisiye oluyorlar. Bakın bitkiler de gezegenlerin enerjileriyle inisiye olup onları bedenlerinde ifade ediyorlar. Biz bitkilere ne diye bakıyoruz?
Dışarıdan aldık, bizi tedavi edecek diye bakmıyoruz. Spajiriye bakışımız şöyle değil; şu bitkiyi alalım buna iyi gelecek gibi değil. Bedenimizde Mars’ı kullanamıyoruz. Zaten Mars’ı kullanan bir bitki var, zaten ustalığı bu. Örneğin ısırgan otu. Isırganotu çok yüksek bir Mars bitkisidir.
Yapısına baktığınızda sert hatları, tırtıklı, testere gibi yaprakları, dokunduğunuzda yakması, cildinizi kızartması, bedende infilamasyon oluşturması gibi şeyler özellikleri. İçinde en fazla demirin olduğu bitki olması. Bakın en fazla demiri ıspanakta zannederiz, hayır en fazla demir ısırganda. Mars bitkisidir.
Mars’ı bedenlemek için Dünya’ya gelmiş bir bitki var. Napacak? Bizi inisiye ediyor Mars’a. Bize Mars’ın özelliklerini kullanmaya inisiye ediyor. Mineralleri içeceğiz şifalanacağız anlamında değil. Bitkiler öğretmenlerimiz inisiye eden.
Atkuyruğu bitkisi çok güçlü mineral kaynağı. Su bitkilerinden. Atkuyruğuna yapısal olarak baktığımızda silis kaynağı. Yengeç burcuyla, Ay ile ilişkisi var. Yapısı, içeriği…
Yengece baktığımızda genellikle yumuşak dokular ve kemiklerin içindeki sıvılarla ilgileniyor yengeç. Kemiklerin içindeki sıvı, dizleriniz arasındaki sıvı gibi, yengecin işidir. Atkuyruğu oraya çalışıyor. Belki şu yaşamımızda belki 30-40 yıldır Dünya’dayız.
Atkuyruğu insanlığın içine ilk inmiş bitkilerden. Belki de en az 450 bin yıllık tarihi var, çok kadim bir bitki. Düşünün atkuyruğu bunu 450 bin yıldır yapıyor. Siz Ay’a inisiye olmaya çalışıyorsunuz. O size öğretmen oluyor. Ayın gücünü kullanmamızı sağlıyor. Bunun gibi bakalım. Böyle bakarsanız bitkilerle şifalandırmadan çok daha öte bakarsınız. Dışarıdan aldığımız bir şey olarak bakmayalım.
Astrosimyada temelde 3 yapı üzerine kurulu. Tam olarak ustalaştığımızda horokopu daha yüksek bir düzeyde okumaya başlıyoruz. Bu 3 yapıdan birini geçtik; 4 element. Eter elementleri yaratan. Astrosimyada usta olmamız gerekenlerden biri 4 element ustası olmak. Bunun üzerine çalıştık. Şu anda hava, toprak elementi nasıl bunu okuyabiliyoruz.
2. yapı modlar; kardinal (öncü) mod, değişken mod, sabit mod. Her bir element 3 modda ifade ediliyor. 12 burç oluyor dolayısıyla. Ateş elementinin öncü modu var, sabit modu var, değişken modu var. Su, toprak ve havada da aynı şekilde. 12 burç bu ikisinin birleşiminden oluşuyor. Toprağın sabiti boğa, değişkeni başak, kardinali oğlak.
Simyada 3’lü yapıyı nasıl ifade ediyoruz? Sülfür, tuz, civa.
Genel olarak bakalım. Toprağın kardinali ne demek? Toprağın ateşi demek. Oğlak toprağın öncüsü. O yüzden oğlaklar sürekli hırs, başarı, hedef belirlemeyle ilgileniyorlar. Toprağın harekete geçen, fiziki dünyada ilerleme, başarı ve aynı zamanda öncülük, yaratıcılık.
Boğa toprağın toprağı, sabiti çünkü. Başağı toprağın havası olarak görüyoruz. Başaklara bakarsanız topraktır ama çok fazla bilgi ile ilgilidir, çok analitiktir bir yandan da. Çünkü toprağın havası. Bilgiyi fiziki dünya ile birleştirmek ister. Analitik tarafı, planlama tarafı çok yüksektir başakların. Her şeyi planlamak şekle koymak ister. Şimdi genel olarak ifade ediyorum. Özele ineceğim ama.
Suyun kardinali yengeç. Yengeç suyun ateşi. Akrep suyun toprağı. O yüzden akrebin çok derindedir hisleri. O kadar derindedir ki, topraklaşmış, katılaşmış hislerle ilgilidir. Balık da suyun değişkenidir. O yüzden balığın sürekli değişen duyguları var. Suyun vatasıdır.
Terazi havanın ateşidir, kardinali. Kova havanın toprağıdır. Kova bunların içinde, en topraklı hava elementi, burcu. Değişken ikizler. Sürekli akan, oraya buraya giden zihin, sürekli sabit olamayan bilinç. Havanın havası.
Koç ateşin ateşi. O yüzden hem kardinal hem kendisi de ateş. Duramayan bir yapı, sürekli kaynayan bir ateş. Sürekli yaratıcılık, bilincinde yaratma ve gerçekleştirmeyle ilgili arzu var. Sürekli çalışan, ifade etmeye çalışan, fiziki dünyaya indirmeye çalışan.
Heyecanlı, canlı, konuşması heyecan dolu. Hem ateş hem kardinal olmasından kaynaklı. Ama aslan biraz daha topraklı ateş. Yay da bunlar içinden en değişken olanı. O yüzden seyahati sever. Felsefeyle, bilgiyle ilgilenir daha hava tarafıdır. Ateşin daha fazla hava tarafında olanı.
Aradaki ayırımı görebildiniz mi? 3’ü de ateş ama ateşin ateşi, ateşin havası… Bunu bildiğimizde kardinal, sabit ve değişkeni algılıyoruz. Bu yapı astrosimyanın temelleri diyebiliriz. Şu yapı bile bize çok şey anlatıyor. Kişiyi okuyabilecek çok şey var.
Su kardinalde iken akışkan sudur. Bildiğimiz sudur. Su sabitteyken buzdur. Su değişkende buhar olur.
Toprak sabitteyken mineral alemi olur. Kardinaldeyken bitki alemi olur. Değişkendeyken hayvan alemi olur.
Kardinallik içinde bulunduğu alem ve yapı, maddenin formları gibi oluyor.
Hava sabitteyken hafif esen rüzgarlar, meltemler olur. Kardinaldeyken hava fırtınalar olur. Değişkendeyken sürekli yer değiştiren rüzgarlar, hortumlar olur.
Ateşin kardinali mumun iki ucunu yakıp elinde tutan bir ateştir. Hem içeriye hem dışarıya doğru ateşi yayan. Güneşin ateşi gibidir ateşin kardinali.yaklaştığında yakar, dışarıya doğru sürekli sıcaklık verir. Ateşin sabiti daha derinden yanan, daha yakan değil de sizi ısıtandır. Değişkeni de ateşin ışık veren tarafı daha fazla. Yakan, ocakta bir şeyi pişiren değil de daha fazla ışık veren ateştir.
Astrolojide 3 prensip ve 4 elementin nasıl işbirliği yaptığını görüyoruz. 4 element üzerine çalıştık, yapılarını biliyoruz. Bir de 3 prensibin astrosimyada ne olduğunu burada görüyoruz.
Melek Öztürk / Simya Eğitmeni
Kurs Önizlemeleri
Bunu paylaş:
Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.