Bolluk Sınıfı

Bolluk Sınıfı

1.Bahis: Sonsuzluğa Dair Her Şey Sonsuzdur, Kaynaklar Sınırsızdır

2. Bahis: Para yoğunlaşmış sevgidir

3. Bahis: Para bize hizmet eder

4. Bahis: Elementler açısından para

5. Bahis: Fiziken para ve ruhsallığı

6. Bahis: Parayı alma verme şekli

7. Bahis: Borcun yerine teşekkürü getirmek

8. Bahis: Kurumları onurlandırın

9. Bahis: Kaynakları sınırsızlaştırmak

10. Bahis: Şükür

11. Bahis: Şükür parası

12. Bahis: Bollukla alakalı çakralar

13. Bahis: Değerinizi yükseltin

14. Bahis: Çok para kazanan insanları sevin

Bolluk bir simyacı için çok önemli. Çünkü simyacı madde dünyası üzerinde çalışıyor. Madde dünyası üzerine Yaradan’ın ışığını indiriyor, dönüştürüyor. 

Bolluk aynı zamanda simyacının yolunu hızlı açması için. Şöyle düşünelim; bu dünyadaki üzerinde bulunan sisteme baktığımız zaman, genel olarak bir ışığın yolundaki insanlar için çok da insana güçlü bir şekilde hizmet etmeyen sistem olduğunun farkındayız. Hükümet sistemleri, ekonomik sistemler. “Gerçekten çok memnunum, bu sistem İlahi Mekanizmaya çok uyumlu” diyen bir arkadaşım yoktur. Fakat bir yandan da bakıyoruz ki içinde gerçekten Yaradan’ın bilincinin olmadığı bir sistem var.

Bir yandan da hani mesela diyelim ki bu Dünya’nın para sistemlerinin başında, örneğin ekonomik sistemlerinin, ekonomik yönetiminin başında ruhsal insanların olmasını istemez miydik? Çok iyi olurdu. Mesela ilahi yasaları bilen, dışarısı içerisi gibidiri, aşağısı yukarısı gibidiri bilen, insanı onurlandıran, insanı Yaradan’ın koşulsuz sevgiyle saran bir ekonomik sistemin başındaki kişinin.

Ruhsal İnsanlar

Politikada da aynı şekilde ruhsal insanların olmasını çok istiyoruz. İyi de ruhsal insanlar köşe bucak kaçıyorlar. Nasıl kim olacak? Bu Dünya üzerinde gerçekten ilahi farkındalıkta olan insanlar madde dünyasından kaçıyorlar. İyi de o zaman neye bırakmış oluyoruz biz madde dünyasıyla, paranın yönetimiyle alakalı şeyleri? Dünya’da çok fazla madde bilinciyle yaşayan insanlara bırakıyoruz. O yüzden Dünya’daki bu sistemin böyle olmasındaki sorumlu bizleriz. Bir yandan ruhsal yolda olan, gerçekten Yaradan’ın ışığını, güzelliklerini kalbinde taşıyan insanlar, alanda olmaktan kaçınıyorlar, öne çıkmaktan çekiniyorlar. Bir şeyi başına geçmekten çekiniyorlar. Dünya işleri falan deniyor. 

Simyacı tam tersine bence bir şeyin başında, ekonomik yönetimin başında, gerçekten simyacı bilincinde bir kişinin olmasını arzu ederiz. Ben simyacıların tam tersine bolluk konusunu ciddi bir şekilde çalışmasını istiyorum. Bolluk konusu simyacıların ciddi bir çalışma konusu.

Simyacılar kalplerindeki ışığı daha fazla insana yayabilmek için, daha fazla insana hizmet edebilmek için ki İsa’nın duasını okudunuz. Ben senin sınırsız bolluğunu istiyorum diyor İsa. Bunu sadece kendim için değil senin tüm çocuklarına daha fazla yardımcı olmak için bu, senin tüm çocuklarına bolluk zaten her yerde olduğunu ifade edebilmek için istiyorum diyor. Bence bu simyacının da isteği olmalı. Yarattığı bir şey de olmalı. Bolluk simyacı için çok önemli. Sınırsız bolluğu gerçekleştirmek bir simyacı için çok önemli. Bolluğu çalışmaların başlarına almanızı tavsiye ederim. Bu ışığı daha fazla yayabilmek için.

Önce varoluşsal seviye üzerinden bakacağım. Önce Ledun’dan bakalım, önce derin taraftan bakalım sonra aşağıya inelim, fiziki yaşamımızdaki bolluğun ifadesine.

Ledun’un kapısından girebilmek için ilk şey şuydu: Mutlak Olan, her şeyin kökenidir. Bunu kabul etmeden Ledun’un kapısından içeriye giremiyorsunuz. Her şeyin kökeni derken her şeyden bahsediyorum. Bazı şeyler O’ndan ayrı, bazı şeyler O’nun dışında, bazı şeyler O’nun içinde değil. Her şeyin kökeni ne demek? 

Şifanın kökeni de O’dur, Mutlak Olandır. İlmin kökeni de O’dur. Size inen ilmin, bilgeliğin, ilhamın kökeni de O’dur. Bolluğun kökeni de O’dur. Mutlak Olan her şeyin kökenidir, bunu öncelikle algılamak lazım.

Bu Dünya’da O’nun dışında bir şey, sistem yoktur. O’ndan uzak olabilir, bir sistem O’ndan uzak olarak kullanılabilir. Dünya üzerinde çok ilahi sembolleri O’ndan uzak bir şekilde kullananlar da var. Ama bu sembolün kötülüğü anlamına gelmiyor. Örnek veriyorum; Davutyıldızı Sembolü. Bence insanlığın en kadim ve aynı zamanda en güçlü sembollerinden biri. Aynı zamanda Dünya üzerinde manipülasyon yapan insanlar tarafından da kullanılıyor aynı sembol. Bu o sembolün kötülüğünü mü gösterir? 

Hayır. Sadece o sembolü kullanan insanlar kendi bilinçlerinde ne varsa o şekilde kullanıyorlar. O yüzden o sembolleri Yaradan’dan uzak kullanabilirsiniz, Yaradan’a yakın kullanabilirsiniz. Ama o sembol Yaradan’ın sembolüdür.

Dünya üzerinde dolayısıyla her şeyin kökü O’dur. Bolluğun da aynı zamanda. İlmin, bilginin, bolluğun kaynağı. Mutlak Olan her şeyin kökenidir dediğimde artık para O’nun dışında değil. Bolluk O’nun dışında bir yerde değil. Ledun İlmi bilincinden baktığımız zaman, bolluk dediğimizin varlığın bir bilinç yönünün, yansımasının, yine O’nun içinde bir kavram olduğunu ifade ediyorum.

Biraz daha İlahi Mekanizma’dan biraz daha aynı paralelde bizim kolektif algımıza geçelim. Kolektif algımızda bolluğun bu zamana kadar ifade edilmiş yapısına bakalım. Bu yukarıdaki şeyle ne kadar uyuyor?

Mutlak Olan her şeyin kökenidir. Mutlak Olan’ın tüm özellikleri, bütün yapısı insanda tamamıyla mevcuttur. Bu da ikinci şey. Aşağısı yukarısı gibidir yani. Bizim para üzerine koyduğumuz yani bollukla ilgili sistemimizin ismi ne? Bunu materyalleştirdiğimiz sistemin adı ekonomi. Bolluğu materyal hale getirdiğimiz sistemin adı bu, ekonomi ve iktisat bilimi.

İktisat bilimi bu çerçevede mi işliyor? İktisat kitabını açtığınız zaman ilk göreceğiniz şey kıtlık yasasıdır. Kıtlık yasası şu; sınırsız insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla çözümlenmesidir. İktisat bunun üzerine kurulu. Bütün iktisat kavramları; sınırsız insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklar bölüştürülmesine dayanıyor. Kitabın diğer kısımlarındaki her şey bu ilk yasaya göre hareket ediyor. 

İktisat okusak da okumasak da bu bizim bilincimize işletilmiş. Küçükken ebeveynlerimiz, öğretmenlerimiz kaynakların sınırlı olduğunu anlattılar. Yani kaynaklar sınırlıdır. İnsan ihtiyaçları sınırsızdır, kaynaklar sınırlı. Sadece iktisat okuyanlar için değil kollektifin şu anda bolluğa karşı bakışı bu:kaynaklar sınırlı.

Bu yukarıdaki şeye uyuyor mu? Ledun İlminde ifade ettiğimize uymuyor. Kaynak dediğim ne? Bir tek şeye Kaynak diyorum. Benim için bolluğun kaynağı da o, benim için şifanın kaynağı da o, benim için sevginin kaynağı da o, her yerde olmanın da, kâdirliğin kaynağı da O. Benim kaynaklar sınırsızdır demem abesle iştigaldir artık, böyle baktığımda. Çünkü ben kaynaklar sınırsızdır dediğim anda kendi Yaradan bilincimin sınırsız olduğunu şey yapıyorum. Bize bu işlenmiş. Belki iktisat kitaplarını yazanlar bunun farkındalar, değiller. Belki de bilerek yaptılar, insanların kaynakların sınırlı olduğunu düşünmeleri için.

Gerçekten kaynaklar fiziki olarak sınırlı mı diye bakalım. Ruhsal olarak sınırlı değil. Ben kaynaklar sınırsızdırı biliyorum. Çünkü benim için Kaynak belli. Fiziki dünya açısından bakarsanız da sınırlı değil kaynaklar. Örneğin; eskiden neyi kaynak olarak görüyorduk? Altın, gümüş, elmas gibi değerli madenler. Bu değerli madenleri kaynak olarak görüyorsanız Dünya’daki altının kütlesi bellidir sonuç olarak.

Gümüşün kütlesi de bellidir. Buna bakarak diyebilirsiniz ki, kaynaklar bu kadar olabilir. İyi de değer sadece altın mı? Yooo. Değer sadece gümüş mü? Yoo. Kömür de bir değer, Kuvars da bir değer. Aynı zamanda data da bir değer. Şimdi ne oldu? Nefes aldığınız hava da bir değer. Normal şartlarda diyebilirsiniz ki, petrol açısından düşünelim. Dünya üzerinde belirli bir süre sonra Arabistan’ın petrol kuyuları kuruyacak. Petrol bir süre sonra tükenecek Dünya’da. Enerjiyi sadece petrolden mi üretiyoruz? Yoo elektrik var, başka bir şeyden de üretebiliriz.

Suyla çalışan arabalar üretildi, biraz üzeri örtüldü. Hatta Çin’in sıkıştırılmış hava ile çalışan bir motor ürettiğini biliyorum. Havadaki hidrojeni alıyor, pistonda sıkıştırıyor, sadece ilk dönüş için bir aktivatör oluyor. Pistonun ilk dönüşünden sonra havayı alıp sıkıştırıyor, pistonu döndürmek için kuvveti alıyor. Dolayısıyla kaynak sınırlı mı?

Eskiden enerji sadece petrolden üretiliyordu. Şimdi havadan, sudan üretebilirsiniz. Rüzgârdan, ateşten üretebilirsiniz. Biz sınırlı olduğunu düşünüyorduk. Aslında makro bakarsanız Dünya üzerinde fiziki olarak da kaynaklar sınırlı değil. Ruhsal olarak değil sadece. Ama bize kaynakların sınırlı olduğu öğretildi.

1. Bahis: Sonsuzluğa Dair Her Şey Sonsuzdur, Kaynaklar Sınırsızdır

Simyacı olarak değiştirmemiz gereken en büyük kalıbımız bu; kaynaklar sınırlıdır. Bu değiştirmek sözle söylemekten az kolay. Dile kolay evet. Biz hücrelerimizi binlerce yıldır iktisat yeni bilim değil, binlerce yıldır böyle kodladık. DNA öyle çalışıyor. Demek sadece söylemek ve bilmek yetmiyor. O zaman ne yağacağız, biz ona yeni bilincimizi öğretene kadar, nasıl sürekli annelerimiz, babalarımız bize tekrarladı. Biz de ona öğreteceğiz.

Bunun için parayı her alırken, kullanırken, verirken hep şunu tekrarlamanızı, alttaki bilinçteki şu tekrarlanmasın diye, kaynaklar sınırlıdır diye tekrarlanmasın diye, parayı kullanırken, kredi kartı bile kullanıyor olsanız, bankadan havale bile yapıyor olsanız şunu tekrarlamanızı istiyorum.

Sonsuzluğa dair her şey sonsuzdur. Kaynaklar sınırsızdır.

Birinci yasa, her şey Mutlak’ın içinden çıkar. Parayı alırken verirken bu yasayı çalıştırmanızı istiyorum. Yani dilsel olarak. Fiziki olarak yüksek sesle söyleyebiliyorsanız yüksek sesle. Olmuyorsa içinizden. Yüksek sesle söylemenizi tavsiye ederim. Biz böyle marketten alışveriş yaparken de söylüyoruz. Kasiyer böyle bakıyor ama, bazen çok hoşlarına gidiyor. İçinizden bu programı çalıştırmanızı tavsiye ediyorum. Her parayı kullandığınızda, bollukla ilgili bir şeyi kullandığınızda bunu tekrarlamanızı tavsiye ediyorum.

Buraya nereden geldik? Ledun İlmindeki ilk yasadan. Bu yasayı kullanmadığımızda kapıdan geçemiyoruz. “Mutlak Olan her şeyin kökenidir.” İyi de kullanalım. Bilmek değil uygularken Mutlak Olan her şeyin kökenidir olmak. Mutlak Olan sonsuzsa benim kullandığım şeyin de sonsuz olduğunu kabul etmem lazım.

Bu ne için? İktisatın bize ifade ettiği kıtlık yasasının, kolektif bilincin ötesine geçmek için bu çalışmayı yapacağız. Matriksin dışında çıkmak için yapacağız. Kaynakların sınırlılığının ötesine geçmek 1. bahis. Ne zamana kadar? Parmak ucunuzdaki hücreniz de inanana kadar. Onu çalıştırana kadar. Onu birileri yazmadı, biz kabul ettik ve yazdık o kalıbı. 

Biz başka bir kalıbı kabul ettiğimizde hücrelerimiz bunu çalıştırmaya hazırlar. Çünkü hücrelerimiz bizi dinliyorlar. Biz e söylüyorsak o. Bunu sürekli yaptığımızda bir süre sonra hücrelerimiz de böyle çalışmaya başlayacak.  Bolluğun bilincini varlığımızda açığa çıkarmak için 1. bahis bu.

2. Bahis: Para yoğunlaşmış sevgidir

Para ile ruhsallığı ayırmak. Bu taraf da bolluk bilincimizde bizi bloke eden şeylerden biri. Yine üst yasaya uymuyor daha. “Mutlak Olan her şeyin kökenidir” diyoruz, bir de bolluk ayrı materyal dünya ayrı diyoruz. İyi de Mutlak Olan her şeyin kökeniydi hani! Bu ikisi birbiriyle çakışıyor. Para ruhsal değildir, maddi dünyanın bir aracıdır diye düşünmemiz, yine 1. yasayla çakışıyor.

Para ruhsal değildir, materyal dünyanın ürünüdür diyelim. Neyin yansıması burada, neyin ete kemiğe bürünmüş şekli?  Bolluğun ete kemiğe bürünmüş haline para diyoruz. İyi de siz şifa verirken bunun Yaradan’ın dışında bir şey olduğunu düşünerek mi veriyoruz? Gönlümüz gayet rahat bir şekilde veriyoruz. Biz bilgiyi indirirken, O’nun Alim esmasını kullanırken nasıl kullanıyoruz? 

Gayet de göğsümüzü gere gere kullanıyoruz. O’nun her şeyi bilen, gören esmasını kullanırken göğsümüzü gere gere kullanıyoruz. İyi de O’nun Vehap esması var, Rezzak diye bir esması var, O’nun Gani diye bir esması var. Niye onları göğsümüzü gere gere, fiziki formda ifade etmiyoruz? Başka birine mi verilmiş? Niye Yaradan kendisine Rezzak desin ki? Rızkı mı yok yani? Övünmek için mi ifade etmiş? Yaradan’ın ve aynı zamanda O’nun tecellisi olan insanın isimlerinden biri.

İkinci yasa; “Mutlak Olan’ın içindeki her şey insanda mevcuttur.” Her şey diyorum, o zaman bilen yanı da mevcut, aynı zamanda Rezzak da Gani de mevcut. Para ruhsallıktan ayrıdır, yine bizim bilincimizle, ilahi yasa ile çakışıyor. Bunu değiştirmek gerekiyor.

Bunu değiştirirken ne yapacağız? Hep simya bilincimizle bağlantılandırıyoruz. İlk yaratım anında Yaradan kendi ışığını dışarı doğru projekte ediyor, sonrasında bunu yoğunlaştırıyor, ete kemiğe büründürüyor. Gezegenler ete kemiğe bürünüyor, daha sonra galaksiler, Satürn, Jüpiter vs. bilinçten geçip insan fiziki forma geliyor. Her esması ete kemiğe bürünüyor. Bu esmalarından biri de bolluk esması ete kemiğe bürünecek. Önce altın olarak, sonra değerli madenler olarak ete kemiğe bürünüyor. Daha sonra konforlu değil bunun yerine para ete kemiğe bürünüyor. Yukarıdan aşağıya inerken; aslında Yaradan’ın ışığının yoğunlaşmış halidir. Para ete kemiğe bürünmüş formudur.

Yaradan’ın ışığına en yakın sözcüğün sevgi olduğunu biliyorum. Para sevginin yoğunlaşmış, ete kemiğe bürünmüş halidir. Bilincimize bunu yazalım. Para nedir diye sorduğumuzda kafamıza sadece bu gelsin. Normalde ne gelir? Madde dünyadan, kirlilik, kirli işler, çok parası olan insanların kirli işler yaptığını düşünürüz. Çok paranın çok maddi olduğunu düşünürüz. Para deyince, sadece sevginin yoğunlaşmış hali gelir mi bilincimize. Sevginin yoğunlaşmış formudur.

Yukarıdan aşağıya inen Gani’nin yoğunlaşmış formudur. Yukarıdan aşağıya inen Rezzak’ın yoğunlaşmış formudur. Yukarıdan aşağıya inen Vehap’ın yoğunlaşmış halidir. Ben Yaradan’ın bir haline güzel, bir haline çirkin diyemem. O hallerinin hepsi güzeldir.O hallerinin hepsini onurlandırırım.

Paraya baktığımızda; para ve bolluk ikisini birbirinden ayırmıyorum. Bolluk bir bilinç. Para onun fiziki formu. Ben bolluğu onurlandırıp parayı onurlandırmadığımda, bedene hakaret etmiş gibi olurum. Çünkü; ben ruhu onurlandırıyorum diyelim, onun fiziki forma gelmiş halini onurlandırmıyorsam eğer ruhu onurlandırmıyorumdur aynı zamanda. Bu bedeni onurlandırmıyorsam, beden kimin yaratımı, Kaynak’ın. Ben bedeni onurlandırmıyorum, o zaman sadece ruhsa inanıyorum. İyi de bu kimin formu? Para için de aynı şey geçerli. 

Ben bolluğu onurlandırıyorum ama para bunun dışında. Olur mu öyle? O ete kemiğe bürünmüş hali değil mi? Tamam daha iyi bir hali ortaya çıkarırız bir gün; kripto olur onun ismi, başka bir şey olur. Belki daha iyi bir formunu ortaya çıkarırız, onu da onurlandırırız. O zamana kadar paranın fiziki forma dönmüş, Yaradan’ın esmalarının fiziki forma dönmüş şekline para demişiz. Onu onurlandırmak çok önemli.

Para deyince aklınıza sadece yoğunlaşmış sevgisi gelsin. Yaradan’ın yoğunlaşmış bolluğunun ismi aklınıza gelsin. Yaradan’ın yoğunlaşmış fiziki forma gelmiş Gani esması aklınıza gelsin. Ete kemiğe bürünmüş Rezzak esması gelsin. O zaman ne oluyor? Para ve ruhsallık ayrı bir yere girmiyor. O O’nun görüntüsü haline geliyor.

Bilincimizde bunu da değiştiriyoruz. Ne yapacağız bunun için? Para yoğunlaşmış sevgidir. Para sevgidir, sevginin aktarılma biçimidir. Sevgiyi daha az taşıyan insanlar daha az sevgiyle ifade ederler bunu. Paranın bundan haberi yoktur bu arada! Para sadece insana hizmet etmek için.

3. Bahis: Para bize hizmet eder

Para size hizmet eder. Yani bolluk ve para. Biz paraya hizmet etmiyoruz, para bize hizmet ediyor. Kolaylaştırıyor yaşamı.

Parayı Lidyalılar’ın bulduğu söyleniyor, doğrudur. Belki daha önceleri de farklı şekillerde kullanılıyordu. Lidya da bu arada Anadolu topraklarında. Aynı zamanda Lidya Likya ile aynı dönemde yaşamış.Yani Luvilerle aynı dönemde yaşamış Lidyalılar. Anadolu’nun güney kısmı Likya idi. Kuzey ve orta kısmı da Lidya’ydı. Lidyalılar parayı buluyor. Likyalılar da onların güneyinde. Yani Likyalıların da para da parmakları var. Ne bu?

Likyalılar bu arada Lidyalılardan daha fazla ticaretle ilgileniyorlar. Mısır’la ticareti Likyalılar yapıyorlar. Likyalılar’ın parayı kullanmasından önce hangi yöntem kullanılıyor? Daha çok barter yöntemi kullanılıyor. Eskiden, daha eskiye bakalım. Nedir? Yumurta satıyorum ben. Yumurtam var, sende ne var, buğday. Yumurtanın bir bedeli, 5 yumurta 2 kg buğdaya denk geliyor. Böyle bir eşlenik yapmışız. Buna takas deniyor.

Bu o dönemde belki ürünler az olduğunda belki işlenik bir haldeydi. Ürünler çoğaldıkça bu sefer değerler konusunda şeyler oldu. Yumurta üretiyorum, onları verecek birini bulmam lazım, ama karşılığında buğdaya ihtiyacım var. Etrafımda buğdayı satan biri yok. Bir süre sonra bu şeyler insanları sıkıştırmaya başladı, ürünler çoğalınca.

İnsanların kolaylıkla değerleri alıp vereceği bir sistem kuralım; bunun ismine de para sistemi dendi. Yani para insanın hayatını kolaylaştırmak için kuruldu. Bir değerle her şeyi alabilirdiniz. İlla bir şey üretmenize de gerek yok. Sonrasında parayla, ekonomiyle ilgili sistemler, kapitalizm vs. bunların hepsi belki insanda başka bir şey yarattı. Sanki para kazanmaya hizmet ediyormuşuz gibi. Hayır, para bize hizmet ediyor. 

Biz para kazanmak için bu dünyada değiliz! Para hizmet etmek için burada. Bunu iyice yazmak lazım. Bir yanımız bunu düşünüyor ama bir yanımızda diyor ki; paraya hizmet ediyoruz vs. Bize hizmet etmek için ortaya çıktı para. Hayatımızı zorlaştırmak için çıkmadı para. Hayatı zorlaştırıyor gibi bir algı da var. İşleri kolaylaştırıyor, değerin alıp verilmesini kolaylaştırıyor. Sevginin alıp verilmesini kolaylaştırıyor.

4. Bahis: Elementler açısından para

Para yaşamımızda elementler açısından bakarsak. Makro kozmostan aşağıya indiğimiz zaman; prima materya önce ikiye ayrılması; Rahman ve Rahim enerjisi olarak; Yin ve Yang olarak; niter ve tuz olarak. Daha sonra elementlerin oluşumu var. Bir şeyi var etmek için bu sistem gerekiyor. Çünkü sistem aşağıya böyle inmiş. O zaman bolluğu fiziki forma dönüştürmek için, bolluğu materyalize etmek için, bu sisteme ihtiyacımız var. Yang enerji, yin enerji. Para yang ya da yin değildir, ikisini de taşır. Yani sadece içinize dönerek bolluğu yaratamazsınız, yangı da kullanmanız lazım. Sadece hareket ederek de, sadece dışarıya doğru hırs yaparak da değil. Bu ikisini beraber kullanmak. Ne o?

Bolluğu gerçekleştirmek için yapacağımız; 1. içsel titreşimimizi daima yüksek tutmak. Çünkü içsel titreşimimizi yüksek tuttuğumuzda içe dönüp bu sefer etrafınızdaki güzellikleri görmeye başladığınızda, paranın oluşacağı zemini hazırlıyorsunuz. Sonra aynı zamanda hareket etmek, dışarıya dönük tarafımızı da kullanmak. Hem içe dönük hem dışa dönük yanımızı profesyonel düzeyde kullanmak. Yani hem veren yanımızı hem alan yanımızı kullanmak, güçlü bir düzeyde. Hem dışsal hem içsel. Hem gerçekleştiren hem izleyen yanımızı kullanmak.

Sonra aşağıya iniyoruz, bunun altında elementler var. 4 elementi de kullanmak, parayı yaratmak açısından çok önemli. Topraktan başlayalım; materyalize edilmiş hali olduğu için. Toprak elementinde bolluğun bilincini kullanmak; Dünya’yı sevmek mesela. Materyal alemi sevmek. Materyal alemin Yaradan’ın mucizesi olduğunu görmek. Madde alemini sevmek, toprak materyal alem demek. Yaratığımız sistemi sevmek. Para sistemi de dahil. O bu sistemin yoğunlaşmış formu. İlahi Kaynak’ın sisteminin yoğunlaşmış formu. Daha iyi bir form oluşturulur ama şu anda yoğunlaştırılmış formu bu. Toprak elementi açısından bakarsak para bilincine Dünya’yı sevmek, para da dahil. Parayı sevmek, Yaradan’ı sevdiğimiz gibi. 

Yaradan’ın Alim esmasını sevdiğimiz gibi, Yaradan’ın Rezzak esmasını ifade eden insanları sevdiğimiz gibi ya da varlıkları sevdiğimiz gibi para da bu varlıklardan biri. Materyal dünyayla bir olmak, köklenmek, materyal dünyaya inmek. Ruhsal alemdeki bilgimizle materyal alemde olmak. Materyalist olmak, para her şeydir, seviyorum, her şey parayla ölçülür modunda değil. Para sevgidir, çünkü ben Yaradan’ın sevgi olduğunu biliyorum. İşte bu ruhsallıkla paraya bakmaktır. Parayı sevin derken; daha fazla hırs, para kazanma amacı değil, ben parayı Yaradan olarak gördüğüm için seviyorum. Parayı yaradan olarak gördüğüm için seviyorum, materyal bir alet değil. Bu işte ruhsal bilincinizle paraya sevgi duymaktır. 

Toprak elementi açısından bakarsak böyle yaratılır para. Parayla, dünyayla iştigal etmekten sevgi duyarak. Dünyayı severek, materyal alemde yarattığımız sistemi severek, kabul ederek. Banka sistemleri de dahil, bütün sistemleri kabul etmek. Para sistemi de dahil, bize hizmet ediyor çünkü.

Toprak elementi olarak bakarsak; Dünya’yı sevmek dedim. Materyal dünyada yarattığımız sistemi sevmek, bize hizmet ettiğini görerek.

Su elementi açısından bakarsak; su akış demek. Birincisi; bolluk içinde olduğunuz halleri deneyimlemek. Sınırsız bolluğunuz olsaydı hangi halin içinde olurdunuz? Su elementi aynı zamanda haller. Şu anda bankanızda hesabını bilemeyeceğiniz kadar çok paranız olsaydı nasıl hissederdiniz? Bu hali yaratmanız gerekiyor. Su elementinde paranın yaratılması böyle. Toprak elementinde Dünya’yı severek, bir arada olarak. Su elementinde de hallerimizi, gerçekten o hallere çıkararak. Kaynaklar sınırsızdır diyorsunuz, peki öyle olduğunuzda nasıl hissederdiniz? O gerçekten materyalize olsaydı. Şu anda her birimizin kasasında milyarca dolarlar falan, belki de sayamadığınız kadar fazla sıfır olsaydı o sayının arkasında, nasıl hissederdiniz, hangi halin içinde olurdunuz? Huzurlu, rahat, mutlu, gelecek konusunda hiç kaygısı olmayan, gayet rahat. O hali, o huzurlu, mutlu hali, neşe dolu, Dünya’nın keyfini çıkarırdınız o zaman. Ha şimdi Dünya’nın keyfini çıkarmak, şimdi onu yaratmak. Şimdi Dünya’nın her anının keyfini çıkarmak, kasanızda milyonlar varmış gibi.

Birincisi halleri ayarlamak dedim. İkincisi de para likittir, akışkandır. Su elementinde parayı kullanmak aynı zamanda paranın akışını, ne kadar muhteşem bir güç olduğunu, akışının aynı zamanda, birçok yere yayılan bir akış olduğunu ve o akışı bedenimizde tutmanın nasıl ki bedenimizin sıvıları ağırlaşmaya başlıyor. Bizi de ağırlaştırdığını, o akışı sağlamanın aynı zamanda varlığımızı da genişlettiğini biliyoruz.

Para bir likittir madem yaşayışımızı tamamen bir akış içinde yaşayabilir miyiz? Akışın yönüne doğru teslim, arzularımızı ifade edip sonra akışın yönüne doğru tamamıyla. Su elementi içinden bakarsak akışı izlemek ve akışı onurlandırmak. Yaşamın akışını onurlandırmak. Paranın likitin şeylerinden biri.

Bir de likit olduğundan dolayı parayla alakalı en önemli şey şu: enerjiyi en hızlı gönderebileceğiniz yerlerden biri. En hızlı iletebileceğiniz yerlerden biridir para. Bakkala gidiyorsunuz, para veriyorsunuz. O para başka birinin cebine geçiyor. Oradan Bafra’ya gidiyor birine veriyor. Sonra Bafra’daki adam uçakla İstanbul’a uçuyor oradan havaalanında birine veriyor. Para sürekli hareket ediyor. Şöyle düşünün; enerjiyi en hızlı aktardığınız yerdir para. Şöyle diyelim, siz günde kaç kişiye şifa verebiliyorsunuz? Bugün şifa yapacaksınız sürekli; kısa kısa yapsanız 20 kişi. Paraya “Seni seviyorum” deyin gönderin. Kaç kişi şifalanacak, sizin parayla beraber gönderdiğiniz enerjiyle. Kaç kişinin eline geçecek o enerji? Para o yüzden akışkan bir enerjidir. Kendi ışığınızı dış dünyada hiç tanımadığınız insanlara yaydığınız bir alan. Marketteki kasiyeri tanımıyorsunuz. Kasada kimin eline geçeceğini bilmiyoruz.  Ama sonuç olarak o kasaya koyduğunuz enerjiniz birçok yere iletiliyor. Titreşiminiz iletiliyor sizin. Çünkü dokunduğunuz her şey titreşiminizi iletir.

Seni seviyorum deyin gönderin parayı. Birçok kişi şifalanacak sizin paranızla. Para likittir, akışkandır. Birçok yere çok hızlı şekilde ulaşır. Hiç tanımadığınız insanlara şifa verebileceğiniz bir kaynaktır aynı zamanda. Paranın şifalandırdığını görüyoruz. Şifayı aktarma yollarından biri. Işığı, sevgiyi aktarma yollarından bir olduğunu görüyoruz.

Hava elementi açısından bakarsak paraya. İlminizi ya da Yaradan’dan gelen ilhamınızı, irfanınızı ne kadar kullanırsanız dışarıya doğru o kadar da genişleyen bir kavram. Çünkü Yaradan ilham ediyor size. Aklınıza şöyle bir proje yapsam geliyor. Harekete geçirmiyorsunuz onu, bu da bir blokaj para için. Yaradan size ilham etti. Arzularım bana mı ait, benim anda kalmamı engelliyor mu? Yoo hayır arzuların Yarada’ın bilincinden inen ilhamlar sana. Hava elementinde güçlü bir şekilde size gelen ilhamları koşulsuz bir şekilde kabul edip tamam o zaman haydi harekete geçiyoruz deyip o ilhamı gerçek fiziki forma döndürmek için adım attığınızda o zaman yine parayı harekete geçirmiş oluyorsunuz. Hava elementinde parayı yaratmak böyle. İlhamı uygulamak. İlhamı aktarmak, size gelen bilgiyi aktarmak. Tutmamak, biriktirmemek. Biriktirdiğimiz bilgi yük oluyor her zaman bize. İlhamı aktarmak. Bu da hava elementin de paranın ifadesi.

Ateş elementine bakarsak, ateşte de hareket. Yani harekette her zaman bereket vardır derler ya, aynen öyle. Çaba değil, hareket. Yaşamda yürüme, hareket etme. Koşmak da değil, yaşam yolunda yürümeye devam etmek. Bilginin zekatı paylaşmak, aynen öyle. Ne kadar hızlı ilerlediğinizin önemi yok. 2011 yıllarında Luviya’nın ilhamı geldi, Yaradan’ın bilincinden. “Luviler tekrar uyanmak istiyor”. “Ne yapacağız?” dedim. İlerleyeceğiz. Duracağız dediği zaman durdum, ilerleyeceğiz dediği zaman ilerledim. Luviya şimdi materyalize oluyor. Artık görünür hale geliyor. Ne zaman hareket şeyi geldi, olgunlaştı ve Covid zamanında da hareket şeyi geldi. Durmadık, düzenimiz bozulur mu demedik, atladık buraya geldik. Baktık arazilere, bir ay sonra almıştık. Yaptığımız hareket sadece bu. Hiçbir çaba, yorgunluk yok.

Bolluk için hareket, çaba değil. Sadece adım atmak gibi. Bu 4 elementi kullanın bolluğu yaratmak için. 

  1. Dünya’yı sevin. 
  2. Hallerinizi yükseltin. Gerçekten o halin içinde, bolluğun bilinci halinde. 
  3. İlmi paylaşın. Aldığınızı aktarın.
  4. Hareket edin, adım.

Arkasından bolluk geliyor, kaynağı geliyor. Ben hayatımda bir konuyla ilgili adım attığımda her zaman arkasından kaynağın geldiğini gördüm. Atım atana kadar yok bir şey, sanki kaynak yokmuş gibi. Çok kez deneyimledim bunu. Adım attığımda kaynağı geldi. 0 şeyle başladığım projeler var. Adım attım arkasından kaynak geldi. Hepsi. Bu da ateş elementi işte. Varoluşun sistemini kullanıyoruz hep dikkat ederseniz.

5. Bahis: Fiziken para ve ruhsalllığı

Paranın kendisi ve paranın ruhsal tarafıyla ilgili konuşmak istiyorum. Elimde 100 TL var. Arkasında kimin olduğunu, ne olduğunu söyleyecek biri var mı? Sınav değildi. Parayla ne kadar ilgili olduğumuzu gösteriyor bu. Kendinizi bildiğinizden beri parayı kullanıyorsunuz. Paranın üzerindeki şekiller de uzun süre kalıyor. Birinin 10-20 yıldır eşiniz olduğunu düşünün, evlisiniz. Daha göz renginin farkında değilsiniz. Ne kadar sevdiğinizi düşünün eşinizi. 10 yıllık bir arkadaşınıza bir gün aa senin gözlerin elaymış diyorsunuz.

Paraya ne kadar ilgi gösterdiğimizi, her gün elimize aldığımıza ne kadar ilgi gösterdiğimizi belli ediyor. Şunu söylemiyorum oturun paranın üzerindeki ezberleyinden bahsetmiyorum. Bakmıyoruza bakın. Bir gün oturun paraya bakın. İçindeki ifadelere bakın. Bunlar semboller, para semboldür aynı zamanda.

Atatürk var bir kere. Benim için usta, üstat. Atatürk kendi bulunduğu dönemde ki şu anda bile hala Türkiye üzerinde Mu’yu araştırmış lider yok. İnsanlar var. Atatürk’ün yaşadığı dönemde öyle bir lider de yok. Atatürk bütün halklar, Dünya tarafından saygıyla gösteriliyor. Çünkü Atatürk sadece bir lider, yönetici değil. Paranın üzerinde Atatürk var, çok kıymetli. Para şu haliyle de kıymetli.

Üzerinde ayyıldız var. Ayyıldız bizim bayrağımızda var o yüzden burada diye düşünebilirsiniz. Şu yıldız, hani Çanakkale’den sonra bayrağımıza geldi diye düşünebilirsiniz. Şu yıldız Şamanlık dönemimizden beri var. Sirius yıldız bu. Eski Türkler’e nereden geliyorsunuz diye sorduğunuzda Sirius yıldızını gösterirlerdi. Sirius Büyük Köpek takımyıldızı içinde. Yani Şira Yıldız, Sirius Yıldızı. Aborjinlere sorarsanız da aynı şeyi söylerler. Paradaki yıldız da o. Gökyüzündeki en parlak yıldızlardan biridir. O yüzden Türklerin sembolü kurttur. Büyük Köpek Takımyıldızının sembolüdür aynı zamanda. Sirius’un sembolüdür. Türklüğün sembollerinden biri.

Türk bir ırkın ismi değil. Türk ışığı taşıyan uygarlığın ismi. Türk, ışık taşıyan anlamına gelir. Işığı Atlantis’ten, Lemurya’dan Doğu’ya Asya’ya taşıyan bir boyun ismi idi Atlantis döneminde Türk. Sonradan savaşçı bir ırk vs. denmiş olabilir. Atatürk bunun üzerinden duruyordu. Bu yıldız nereden geliyordan yola çıktı. Oradan Sirius’a, Mu’ya, oradan başka bir yere gitti.

Paranın üzerindeki şeylere bakarak bunun fiziki bir şey mi olduğunu düşünüyoruz? Bu parayı basan kişiler, bundan haberdar ya da değil. Önemli değil. Bütün paraların üzerindeki şekiller ruhsal sembollerdir. Dolar da dahil. Arkasında piramit var. Onunla ilgili komplo teorileri var, tamam olabilir. Piramidin üstünde göz var, İlümünati’nin sembolü olarak. O göz neyin gözü? Yaradan’ın her şeyi gören güz. Kadim zamandaki Mısır’daki bir sembol o. Horus’un gözü. Her şeyi gören, bilen yanınız aslında o. Oraya onlar insanları yönetmek için oraya koymuşlar diyebilirsiniz. Hayır, doların arkasındaki semboller de ruhsal sembollerdir. Her paranın üstündeki semboller ruhsaldır mutlaka.

100 TL arkasında Itri var. Bir besteci. Paranın arkasında. Frekans, notalar var, ud şekli var, ney üfleyen kişi var. Davut yıldızı ya da yaşam çiçeği düşünün. Bu sembollerin ne kadar güçlü enerji yaydığını biliyoruz. Para şu haliyle, üzerindeki semboller ile çok güçlü.

Ön yüzde, Atatürk’ün sağında yedigen var, bütün paraların üstünde. Dikkat ederseniz bir mandala. Hepsini anladım bu ne? 7’nin ilahi, ruhani bir sayı olduğunu biliyorsunuz. 7 çakra, 7 gezegen… paranın üzerine bu sembolleri yerleştiren insanlar, bunlardan haberdar olmayabilir, önemli değil. Birine ilham edilmiş konulmuş. O yüzden para şu haliyle bile fiziki formuyla bile ruhsaldır.

Bu bahisle ilgili söylemek istediğim şu: Bu zamana kadar kullandığımız parayı ne kadar sevdiğimiz, ilgi gösterdiğimizi görüyoruz. Alıp bakmadık, üzerindeki semboller vs. Alın, bakın.

6. Bahis: Parayı alma verme şekli

Parayı alma verme şekli de çok şeyi ele veriyor. Konservatuvardan önce bar ve sahnelerde çalıştım. Konserlerde çalıştım, arkalarında çaldım. Parayı elin altına tutup katlayıp zarf içine koyup verirlerdi. Uyuşturucu filan satmıyorum sonuçta parayı niye saklayıp verirlerdi? Parayı verirken utanıyoruz bir yandan, maddi bir şey. Bir şeyin içine koyuyoruz bazen. Para bu ruhsal bir şeyse ki öyle o zaman nasıl bir ruhsal sembolü alıp verirken, göğsünüze enerjiyi alıp verirken göğsünüzü gere gere veriyorsunuz. Parayı alıp verirken de aynı şekilde, sevgiyle. Parayı katlayarak saklayarak değil. Parayı verme şekliniz de yine aynı zamanda hücrelerinize kazınmış. Utanç duygusu, altında onu yakalıyorsunuz. Para konuşurken utanç duygusu. Ruhsal bir şey konuşurken utanç duymuyorsunuz, bu da aynı.

Bu da parayla ruhsallığı birleştirmenin yöntemlerinden biri. Paraya ilgi göstermek, bakmak, incelemek. Alıp verip aman elimden çıksın değil. Bunların hepsi parayla olan ilişkimizi belirliyor. Para ve bollukla olan ilişkimizi.

Aşağıdaki yukarıdaki gibidir. Ben Vehap’la olan ilişkime bakıyorum bunda. Rezzak ile olan ilişkimi görüyorum burada. Rezzak’ı kirli bir şeymiş gibi birine uzaktan vermeye çalışıyorum mesela. O yüzden bu çok önemli. Verirken sevgi dolu sembolü veriyormuşçasına şifa sembolünü veriyormuşçasına alıp verin. Alırken de aynı şekilde. Paraya sevgi sembolüymüş gibi bakmak.

7. Bahis: Borcun yerine teşekkürü getirmek

Parayla ilgili bir kavramımız da borç kavramı. Bizi bloke eden kavramlardan biri. Borç kelimesi de yine iktisat kavramını bilincimize yerleştiren sistemin ürünü. Borç arkasında ne var; suçluluk, zorunluluk, sorumluluklar, baskı var. Bir devleti yönetmek istiyorsunuz. Napar önce büyük kurum bir devleti yönetmek isteyen? Önce ona sıkıştığı zaman borç verir. Borçlandırır. Tamam borcunu ödeyemiyorsun daha sonra ödersin ama şu yasalarda ufak bir şeyler yapalım der. Sonra devletin iç işlerine karışmaya başlar. Önce borçlandırır devleti. İnsanların borçlandırılması insanların yönetilmesinin yöntemlerinden biridir.

O yüzden borç kelimesi bizim bilincimizdeki yine kaynakların sınırlı olduğu düşüncesinden gelen bir şeydir. Yani Yaradan’ın da bize koşullu verdiğinin düşüncesidir. Yani bedel. Bir şey alıyorum bedeli var. Bir şeyin karşılığı olduğunu düşünüyoruz verdiğimiz paranın. Borcu ya da bedeli olduğunu düşünüyoruz. Bunun bilincinden çıkmamız gerekiyor. Borç ve bedel kelimesi içinden. İkisi de cezadan geliyor. Ceza kavramı içinden çıkıyor. Aklımızdan tamamen bu kavramı, lügatimizden silmemiz gerekiyor.

Şimdiden itibaren kimseye borcunuz yok arkadaşlar. Hiçbir kişiye. Bunu bilincinizden tamamen temizleyin. Hiçbir bankaya, yere borç yok. Yaradan size bir şeyi verirken koşullu vermiyor. “Sana bunu veriyorum ama bedeli var” demiyor. Yaradan size koşulsuz, sınırsız veriyor.

Borcun yerine neyi koyacağız? Onun yerine daha yüksek bilinç, “teşekkür”. Biz bir şeyi alıyoruz diyelim. Verdiğimiz şey ne? Onun teşekkürü. Onun bedelini ödeyemezsiniz. Bir şeyin bedeli ödenemez!

Bir telefon aldınız, çok fazla para verdiniz, 10 bin lira. Bedeli 10 bin liraydı. Bedeli sizce o mudur? O telefonla konuştuğunuz insanların, yaptığınız şeyin, aldığınız bilginin bedeli ne? Mesela geçenlerde makale açtınız okudunuz, sizin bilincinizi açtı ve bir konuda aydınlandınız. Bunun bedelini ödeyebilir misiniz? Aydınlanmanın bedeli var mıdır?

Çok sıkıştınız bir arkadaşınızdan yardım istediniz, size bağlandı, şifalandırdınız. Bunun bedeli olabilir mi? Bunun bedeli 10 bin lira mıdır sizce? Hayır. Onun bedelini ödeyemezsiniz. O telefonun yaptığı şeyin bedelini ödemiyorsunuz siz. Sadece o telefonu üreten insanlara teşekkür olarak veriyorsunuz. Çünkü 10 bin lira bedeli değil.

Elektrik kullanıyorsunuz. Elektrik idaresi sizden çok fazla para alıyor, arttı. 500 Tl. ediyor, fatura yüksek geldi, çok fazla diyorsunuz. İyi de güzel. Şu elektrik tüm Dünya’da 1 hafta gitsin kıyamet olur. Dijital kıyamet. Her şey elektrikle çalışıyor. Elektriğe verdiğiniz 500 lira o hizmetin bedeli mi sizce? Hizmetin bedelini ölçemezsiniz. Sizin elektrik idaresine verdiğiniz ne kadar fazla da olsa belki, öyle görünse de aslında o hizmetin bedeli değildir. O hizmeti size getiren kişilere verdiğiniz teşekkürdür. Bedel, borç yerine teşekkürü kullanın.

Banka size para verdi. Paranın sonucunda sizden de faiz alıyor. Bankanın çalışanı var binlerce. Bu hizmet için insanları görevlendiriyor. Sizden faiz alıyor, siz de bankadan aldığınız parayla evinizi aldınız. Arabanızı aldınız, size konfor verdi. Evde yaşadığınız konforun bir günlük bedeli ödenebilir mi? Hayır.

Şu anda çalışma yapıyoruz. Sonunda da 300 TL. Katılım oluyor. Bu 5 saatte olan birliğin ışığını, bir anda kazandığınız farkındalığın bedelini ödeyebilir misiniz?

Buradan Himalayalar’a gittim. Ustaya bir sürü para verdim. Bana verdiği farkındalığı, malı mülkü satsan veremem ona. Ona verdiğim şey ne? Onun bana verdiği şeyin teşekkürü. Bundan bahsediyorum.

Elektrik, internet vs. bunların hepsine verdiğiniz şey borç değil teşekkürü kullanın. Borcun yerine teşekkür kelimesini yerleştirin. Aldığınız hizmetin bedelini ödeyemezsiniz. Sadece onu bize ulaştıran insanlara teşekkürümüzü veriyoruz. Bu neyi kaldıracak? e sisten Borç kelimesinin üzerinizdeki baskısını. Çünkü öyle bir şey yok. Borç sadece sistem tarafından sizin içinize yazılmış bir suçluluk duygusu. Bunu kaldırmak için borcun yerine teşekkür kelimesini yerleştireceğiz. Borcun anlamını değiştiriyoruz.

Borcun yerine hediyeyi de yerleştirebilirsiniz ya da teşekkürü. Borcun bilincinizdeki anlamını değiştirin. Eskiler bunu biliyorlardı; ederi, tutarı. Yaradan size sınırsız ve koşulsuz veriyor. Siz de teşekkür ediyorsunuz o hizmetin karşılığında.

8. Bahis: Kurumları onurlandırın

Kurumları onurlandırın. Siz bu bolluğu oluşturan ve size hizmet eden kurumları onurlandırın. Bu da çok önemli. Onlara karşı kızgınlığınızı kaldırın lütfen. Bankalar, elektrik, su idaresi. “Kapitalist” sistem size hizmet ediyor. Bir gün insanlık daha iyisini bulduğunda oraya geçeceğiz zaten. Şu ana kadar size hizmet etmek için kuruldu belki. Onurlandırın bu sistemi.

Onurlandırırken de her şeyi Kaynak’a bağlayarak yapın. Yani elektriği oluşturan elektrik idaresi değil. Nereden yapılıyor suyun dönüşünden, havadan, sudan oluşturuluyor, kaynak orası. Elektrik idaresi ne yapıyor? Onu bana iletecek sistemi oluşturuyor. O zaten geliyor. Ama bana gelecek sistemi oluşturan kurum, onurlandırıyorum onu. Ama kaynağı oraya bağlıyorum yine.

Banka. Yaradan bana bolluğunu aktarabilmek için bir sistem kuruyor. Para aktarmak için kullanılıyor. Bolluğum kaynağının banka olmadığını biliyorum. Banka bana paranın ulaşmasına vesile oluyor.

9. Bahis: Kaynakları sınırsızlaştırmak

Kaynağınızı tek bir yere bağlayın. Bolluğun kaynağı. Şu an çalışıyorsunuz. Devlet kuruluşunda. Bolluğunuzun kaynağı devlet mi? Öyle düşünüyorsunuz. 657’ye tabi iseniz aldığınız maaşın bir oranı var. Özel şirkette çalışıyorsunuzdur, maaşınız bellidir. O kadar kazanırsınız. Kaynağınız sizin şirketiniz midir? Yoo. Kaynak her zaman Yaradan! O şirket size o kaynağı bolluğunuzu, parayı size aktaran aracı.

Mağazanız, işyeriniz varsa kaynağın müşteriler olduğunu sanıyorsunuz. Kaynak Yaradan. Müşteriler o kaynağı size iletmek için gelen aracılar. Kaynağı tekleştirin her zaman. Benim bolluğum kaynağı İlahi Kaynak’tır. O zaman ne oluyor? Bu bilincin farkı şu: size her yerden bolluk gelebiliyor. Ben kaynağımın devlet olduğunu düşünüyorsam naparım? Sadece buradan kaynak geliyor diye düşünürüm. Kaynağı sonsuzlaştırıyorsam bana kaynak devletten de gelebilir, kripto paradan da gelir, oradan da buradan da gelir.

Kaynağı bir yere sınırlamıyorum. Paranın size aktığı kaynağı da sonsuzlaştırın. Kaynaklarım sınırlı ama şimdi devlette çalışıyorum, ne kadar olabilir ki? Öyle değil ki. Sizin kaynağınız devlet değil. O sadece size ulaştıran aracılardan biri. Böyle olduğunda bir gün öyle bir şey olur ki hiç beklemediğiniz bir yerden mirasınız olduğu ortaya çıkar. Kaynakların size akış yollarını da sınırsızlaştırın. Her yerden gelebilir size. Kaynaklarınızı sadece her kaynağı O olarak gördüğünüzde o zaman bolluğun kaynağını da sonsuzlaştırıyorsunuz.

10. Bahis: Şükür

Bolluk bilincini genişleten şeylerden biri şükür. Şükür bolluğu artırır her zaman. Zaten sahip olduğunuz bolluğun farkına varmak şükür. Şu an sizinle konuştuğum bilgisayar; şükürler olsun onun varlığına. Çünkü sizinle bir aradayım şu anda. Her birimiz binlerce km uzaklardayız. Şu anda kalbimiz bir, birbirimizi görebiliyoruz. Teşekkür ediyorum bu bilgisayarın varlığına bana hizmet ettiği için.

Şu anda internet çalışıyor, teşekkür ederim. Şükürler olsun varlığına. Tüm Dünya ile bağlantı kurmamı sağlıyor. Bu şükür hali. Bardağa şükürler olsun. Çünkü benim Yaradan’a yakın güzel enerjisine sahip suyu içmemi sağlıyor. Paraya şükürler olsun. Hareket edebilmemi daha fazla enerjimi yayabilmemi sağlıyor. Telefonuma şükürler olsun, her bir Canıma ulaşabilmemi, onlarla ışığımı paylaşmamı, sevgiyle iletişim kurmamı sağlıyor gibi.

Şükür halinde yaşamanın bolluğu getirici bir etkisi var. Eksikler var mıdır? Vardır yaşamınızda bolluğu oluşturamadıklarınız vardır. Ama şu an olan bir sürü şey var. Şu an bu kitaplar var size hizmet eden. Işık var, hoparlör var, çiçek var, hepsi bize hizmet ediyor şu anda. Bunu görmek şükür.

11. Bahis: Şükür parası

Bolluk, şükür parası da- hatırlatıcı bir şey- yapmanızı tavsiye ediyorum. Yani cüzdanınızdaki paralardan biri şükür parası olarak kullanın. Onu kullanmayacaksınız sadece hatırlatıcı. O paranın üzerine şunu yazıyorsunuz:

“Bu zamana kadar bana akmış olan akacak olan tüm para ve bolluk için Yaradan’ımın bolluğunun yansıması olan sana teşekkür ederim. Seni seviyorum”.

Post-it’e yazıp yapıştırın isterseniz paraya. Kullanmayacaksınız o parayı. Kağıt para olsun. Cüzdanınızda duracak, açtığınızda göreceksiniz. Şükür parası bu.

Bu zamana kadar belki elinizden milyon dolarlar geçti. Bilmiyorsunuz. Bu bunu hatırlatacak. Bazen “sıkıştığınız” durumlar da olabilir. Geçmişte de olmuştu aşmıştınız. Şu anda da öyle bir şey varsa aşacaksınız. Size geliyor ve gidiyor. Akıyor.

12. Bahis: Bollukla alakalı çakralar

Fiziki bollukla alakalı en önemli iki çakrayı güçlendirmek yine bolluğu artırabilir. Kök ve solar pleksus bollukla en fazla ilgilenen çakralar.

Kök çakra neydi, aslında bizim konforumuzu sağlayacak kadar para. Yani bereket gibi. Kök çakranın işi bereket. Zenginlik gibi değil de ihtiyacınız olan her şeyin karşılanması anlamına geliyor kök çakra. Kök çakra seviyesinde bir bilince vardığınızda ne oluyor? İhtiyacım olan her şey karşılanacaktır bilinci. Kök çakrayı güçlendirin.

Solar pleksus zenginlik ihtiyacın ötesinde. Yaradan’ın, Dünya’nın güzelliklerini yaşayan bir bilinç. Dünya’dan keyif alan, sadece yiyecek, içeceğini karşılayan değil. Solar pleksus zenginlikle alakalı. Hatta onun taşını kullanabilirsiniz; sitrin. O yüzden sitrin taşına bazen bolluk taşı deniyor satarken. Sırf zenginlik için uyulmayıp kullanabilirsiniz.

Bolluk sadece bu iki çakra ile alakalı değil. Bolluğun akışını güçlendiriyorlar. Fakat 7 çakranızı birden bolluğa ayarlamanız; örneğin Yaradan’ın cesaretiyle yürümek, adım atmak, bolluğu getiriyor. 2. çakra; akış içinde olmak. Yin ve yang tarafı da güçlü kullanmak ve hallerinizi yükseltmek. 3. çakra; Yaradan’ın iradesiyle burada olduğunuzun farkına varmak. Her an başarılı olduğunuzun farkında olmak. Zenginliğin siz olduğunuzun, sonsuz değerinizin farkına varmak.

4. çakraya gelirsek sevgi. Ne kadar yüksek bir sevgi o kadar büyük bir bolluk. Bu çakranın bollukla ilişkisi bu. Sevgiyi ne kadar açarsanız o kadar büyük bolluk açığa çıkar. Sevgiyi ne kadar yayarsanız, sevgi konusunda ne kadar genişlerseniz bolluğunuz da o kadar yayılır.

5.çakra ile ilgisi konuştuklarımız tabii ki. Bununla ilgili konuştuk. Söylerken, bundan sonra para şöyle böyle demeyin. Konuşurken nasıl konuşuyorsunuz: “Vay bunlar şöyle götürüyorlar.” Değil. Çok para kazanan insanları yargılamak değil. Uyuşturucudan, bir başka bir şeyden kazanıyor olabilir. Yapıyorsa ben biliyorum ki dışarısı içerisi gibidir. İyi yolla kazanmıyorsa sonucu da iyi olmayacak.

Alın çakra da gelen ilhamları değerlendirmek. İlhamı uygulamak. Tepe çakrada Yaradan ile para ve bolluğu birleştirmek. Yaradan’dan ayrı olmadığını.

O açıdan bütün çakralarla alakalı para ve bolluk. Fiziki bolluğun yaratımında kök ve solar pleksus çakra daha fazla.

13. Bahis: Değerinizi yükseltin

Değerinizi ne kadar yükseltirseniz, kendinize verdiğiniz değeri ne kadar yükseltirseniz akan bolluk da o kadar yükselir. Çünkü kendi içinizde verdiğiniz değer insanların size aktardığı değerdir. Bolluk aynı zamanda, para, aynı zamanda bir değerdir. Değerin alışverişi.

Siz bir çalışma yapıyorsunuz, çalışmaya değeri veren sizsiniz sonuç olarak. Diyelim ki çalışmaya 50 TL, 100 TL. değer veriyorsunuz. Bu sizin özgür seçiminiz. Ama çalışma gerçekten çok güçlü bir çalışma. İnsanlar daha kolay ulaşsın diyorsunuz, tabii ki ulaşsınlar. O ulaşsın dediğiniz insanlar belki de kendilerine hiç iyi gelmeyecek ilaç ve doktorlara binleri milyonları akıtıyorlar. Tabii ki hiçbir şey bulamayan insanlara belki gönülden yapabilirsiniz. Ama sonuç olarak siz bir çalışma yapıyorsunuz, ertesi gün değişiyor, hastalığı iyileşiyor. Kronik bir hastalığın iyileşmesinin değerini ödeyebilir mi bir kişi? Sizin kendinizin verdiğiniz şeyin ne kadar değerli olduğunu bildirmeniz önemli. Belki 10 binler 20 binler belki bir çalışma için çok materyal amaç görünebilir. Belki 50-100 lira da değil. Değeri ödenirken aman insanlar öder mi ödemez mi? Önemli olan ben buna ne kadar değer biçerim? Şu an yaptığım çalışmaya değer biçemem ben. Ama fiziki olarak değerine en uygun şey nedir, onu bulurum. İnsanların ne kadar verebildikleriyle ilgili değil. Çalışmanın değerini siz belirleyeceksiniz. Kendinize ve çalışmaya verdiğiniz kıymettir o.

Bazen şöyle düşünüyoruz, görünmeyen bir şey. İyi de doktorlar görünen bir şey mi veriyor? Bir doktora viziteye gidiyorsunuz, yüzünüze bazen bakmıyor, 300 TL ödüyorsunuz. Adam size fiziki bir şey mi yaptı? O değeri de nerden? O kadar emek veriyor, 6 yıllık emek verdi. Sadece o günlük değil ki. Orada bir değer veriyor. Aldığı eğitime değer veriyor. Siz de bu yolda ilerlediğinizde, kaç yıldır bu yoldasınız?

Kendinize verdiğiniz değer ne kadar yüksekse, çalışmaya verdiğiniz değer ne kadar yüksekse, bolluğunuz aynı zamanda yükselir.

Solar pleksus “Beni değerim O’nun değeridir”. Yaradan’dan gelen değerimi ifade ediyorum ben.

Kendi içinizde kendinize verdiğiniz değeri yükseltmek, mesela takdir etmek kendiniz. Kendiniz onurlandırmak. Takdiri bir çalışma olarak yapmanızı tavsiye ederim aynı şükür gibi. Kendinizi takdir edecek her gün bir şey bulun. Bu da lışçamalardan biri.

14. Bahis: Çok para kazanan insanları sevin

Çok para kazanan insanlara nasıl bakıyorsunuz? Bu da bolluğunuzu sınırlayan bir şey. “Vay adam döktürmüş parayı!”, iyi yolla kazanmamış. Kızgınız onlara. Doktorlar çok para kazanıyorlar, böyle götürüyorlar, kandırıyorlar. İlaç sistemi insanları şey yapıyor. Biz de dahiliz bu sistemin içine. Biz de izin veriyoruz. Onlar da kazanıyor, akıllı sistem kurmuşlar. Bunun için çabalamışlar, bilinçlerini yükseltmişler. İyi yöne kullanıyor ya da kullanmıyor. Helal olsun diyebilmek! Onları sevin, çok para kazanan insanları sevin.

Zengin bir aileye doğan insanlar var. Nasıl bakıyorsunuz onlara? “Vay bee işin iş, parayı hiç düşünmeden yaşıyorsun”. Belki de geçmiş yaşamında halletmiş, çalışmış. Bu yaşamına hiçbir 8 konusu getirmemiş. “Helal olsun, 8 konusunda karma bırakmamışsın!” diyeceksiniz. Keyfiniz çıkar Dünya’nın deyin.

Bazı insanlar öyle, Dünya’nın keyfini çıkarmak için gelmişler. İyi de siz bir önceki yaşamını biliyor musunuz? Belki de birçok şeyini halletti, bu yaşamın da keyfini çıkarayım dedi. Arada bir sanat galerileri açayım diyen insanlar. Sevin onları.

Bu da bir blokaj. Siz kendi zenginliğinizi iyileştiriyorsunuz orada. Çünkü zenginlik eleştirilecek bir şey değil ki. Zenginlik bizim doğal halimiz. Yaradan’ımın hali. Bizim ulaşmamız gereken bir hal değil, doğal halimiz. Doğal halimizi hatırlayacağız sadece. Bunlar da doğal halimizi hatırlamak için bahisler zaten.

Melek Shekinah Öztürk / Simya Eğitmeni

Kurs Önizlemeleri

Share this content:


Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin