Elementlerin sinerjisine baktığımızda, elementler asla tek başına var olmuyorlar. Birbiriyle etkileşim ve iletişim içinde olmaları gerekiyor. Sadece toprak elementinden bir varoluş yaratamazsınız. Her bir varoluş kademesinin, mineral aleminden hayvan alemine kadar her bir element mevcuttur.
Tek başlarına var olamıyorlar. Normalde çalışma içinde elementlere ayırıyoruz, bu toprak elementi diyoruz, daha çok hava elementi diyoruz. Ama bunlar toprak elementinin daha yüksek olduğunu gösteren bir ifade. Bu sadece toprak elementinden oluşuyor demek değil. Biz sadece anlamak için ayırıyoruz. Elementler birbirlerinden ayrı hareket etmiyorlar. Birbirleriyle iletişim ve iş birliği içindeler.
Elementlerin sinerjisini algıladığımızda yaşamın içini ve dışını, evrensel birliktelikleri, evrenin mimarisini algılamaya başlıyoruz. Doğaya ya da Dünya’ya baktığımızda elementlerin nasıl iş birliği içinde, bize başka şeyler getirdiğini algılamaya başladık. İşte elementler yaşadığımız şeylerin mimarisini algılamamızı sağlıyor. Ateş babanızı aklınıza getiriyor; ateşinizin çıkması baba enerjisi. Eril enerjinin aklınız gelmesini sağlıyor. Dolayısıyla mimariyi okumaya ve görmeye başlıyoruz.
Elementlerin sinerjisine bakarken, birbiriyle ilişkisine göre baktığınızda; ateş, toprak, hava ve suyu tekrar şöyle bir küçük şekilde ifade edersek:
Ateşin var olması için odun gerekiyor. Birbiriyle ilişkisine baktığımızda. Aynı zamanda hava gerekiyor. Hava olmayan bir yerde ateş yakamazsınız.
Ateş suyun havaya hareket etmesini sağlıyor. Birbiriyle ilişkilerini kavramak çok önemli. Bu da varoluşu okumamızı sağlıyor. Kabın içinde su var, ateş suyun hareketini ve havaya karışmasını sağlıyor. Güneş su birikintilerini buharlaştırıyor ve daha sonra onları havaya gönderip oradan tekrar yağmuru yağdırıyor. Bu aslında bir damıtma işlemidir. Yağmur suyu damıtılmış sudur. Doğa kendisi suyu damıtıyor, yukarı doğru çıkarıyor. Soğutup yoğunlaştırıp aşağı doğru indiriyor. Aslında kendisi Simyayı gerçekleştiriyor burada.
Su, ateşten ayrılırsa ve ateşi söndürme yeteneğine sahip. Ama toprakla beraber aynı zamanda olunca ateşi söndürme yeteneğine sahipken havayla beraber su ve toprak bu sefer ateşi güçlendirebiliyor. Su ateşi söndürür tam da doğru değil. Su ateşle beraber çalıştığında su havaya karışıyor. Duygularınız ilahi yolla birleşmeye başlıyor. Su dediğimiz alemin duygular alemi olduğunu düşünürsek; ateş bizim duygularımızı yükseltip onu Kaynak’ın bilgisiyle bitiştiriyor. Simya bilinci olarak bakalım, buradan daha iyi algılayabiliyoruz.
Ateşe baktığımızda normalde sizde depresif bir durum varsa –depresif durum sizin ateşinizin azalması anlamına geliyor- ateşin azalması durumu, dokularınızda yavaşlama yaratacak. Hücrelerinizde yavaşlama olacak. Sıvılarınızda yavaşlama yaratacak. Ateş bu yavaşlamayı hızlandıran aynı zamanda tekrar iyileştiren bir yapıda. Depresyondaki birinin ateşe ihtiyacı var. Su ve toprağı çok fazla ağır olduğu için depresyon ve melankoli yaşanıyor genellikle. Depresif insanların ateşi yükseltmek için daha çok harekete ihtiyacı var.
Ateş vücudun sularının kaynamasını sağlar, dolaysıyla terleme yaratıyor. Ateş hava elementini kurutuyor. Ateşi suyla beraber kullandığınızda bedende su daha hızlı bir şekilde deveran ediyor. Ateş her şeyi yukarıya doğru gönderiyor. Ateş yukarıya doğru yöne sahiptir. O yüzden bedende ateş elementi fazlaysa reflü gibi sorunlar oluyor. Reflü nedir? Midedeki sıvının yukarıya doğru çıkması. Ateşten kaynaklanıyor bu. Ateşi çok fazla çıkıyorsa, çok fazla terliyorsa bu ateş elementinin yüksekliğini gösteriyor. Ateş ısı ve nemim dengesini sağlıyor aynı zamanda, tam bir dengede olduğunda. Ateş kalbin güçlenmesini ve güçlü bir şekilde çalışmasını sağlıyor.
Havaya baktığımızda; hava diğer elementlerin daha esnek olmasını sağlıyor. Mesela ateş yukarıya doğru çıkarıyor, hareketlendiriyor. Hava diğer elementlere esneklik kazandırıyor. Suyun belirli bir yönde, hareket edebilir yapıya gelmesini sağlıyor. Havanın toprağa ulaşmasının tek yolu sudan geçmesidir. Hava elementi toprağa göre uzak bir element, ikisi arasında su var.
Havanın toprağa ulaşması için bir duman ya da bulut gerekiyor, tekrar toprağa ulaşması için. Bu açıdan ateş ve su arasındaki ara element hava; ateşi suya taşıyan hava aynı zamanda. Hava elementi suya bilgiyi taşıyor. Ledün İlminde belirtmiştim; eğer bir varlık su açısından ne kadar zenginse kozmik mesajlara o kadar açıktır. Bedendeki su oranı ne kadar fazlaysa kozmik enerjilere, titreşimlere ve mesajlara o kadar açıksınız. Kozmik mesajları o kadar fazla alıyoruz suyla bağlantılı olarak.
Hava ve ateş arasında güçlü bir ilişki var. Çünkü ikisi de eril bir element. İkisi de birbirini besliyor ve güçlendiriyor. Hava sinir ve solunum sistemiyle ilgili. Sinirlerin çalışması için yağlara ihtiyacı var. Bedenin yağları ateşle beraber kurursa, ateş çok fazla olduğunda bedenin sıvıları da kurumaya başlıyor. O zaman sinirler işlev göremiyor, hava sorun oluyor. Birbirlerini tetikliyorlar. Ateş gücü yüksek olan bir kimseye hava elementi bitkisi verirseniz, onu iyice alevlendiriyor.
Bedende hava elementi fazla olduğunda gerilim olmaya başlar. Düşünce çok fazla olduğundan hava elementi, kuruluk çok fazla olduğundan, dolayısıyla hava elementi çok fazla olduğundan, toprak ve su eksikliği olmaya başlar. Beden kurumaya ve suyu azaltmaya başlıyor. Mevsimsel rahatsızlıklar oluyor. Mevsimsel duygusal bozukluklar oluyor. Mevsim geçişlerinde insanlar duygusal depresyona girerler. Yine bu da hava elementiyle bağlantılı. Hava esneklik kazandıran bir element diğer elementlere.
Suya baktığımızda; toprak ile ateş ve hava arasında su bir arabulucu gibi. Toprak, ateş ve hava arasında birleştirici yapıya sahip. Sezgilerimizi ve ruhsal mesajlarımızı duygular aracılığıyla bedenimize bağlıyor.
Ruhsal gelen mesajları, duygular aracılığıyla ya da varlığımızın mesajlarını duygular aracılığıyla bedenimize bağlıyor Su elementi. Biz bir şeyi bedenimizde somut bir şekilde deneyimleyebiliyoruz su elementi sayesinde fiziki bir şekilde. Yani bir enerjiyi fiziki bir şekilde deneyimleyebiliyoruz. Su toprağa nem getiriyor, hareketlendiriyor, toprağa güç veriyor. Akışkanlığa sahip olmasını sağlıyor. Toprak elementi çok fazla yoğunsa su elementini artırarak toprağa hareket verebilirsiniz. Bu da yöntemlerden biri. Toprak elementi çok yoğun madde tarafı çok yoğun kişi, su elementi tarafına geçirip o katılığı, hareketsizliği, değişime direnci su elementiyle çözebiliriz.
Su hava açısından da faydalı. Hava kuru olduğu için havayı, kuruluğunu, daha fazla sıvı hale getirerek gerilimi engelliyor. Bedende kuruluk olduğunda gerilimler başlıyor. Kas gerilimleri, sinirlerde bozukluklar başlıyor. Buna en güzel suyla çalışıyoruz.
Göz yaşları kalbin sularını arındırdığı içsel bir yağmur gibidir. Kalbin sularını arındırmak için, her bir organın da suları var bu arada. Gözyaşları kalbin sularını arındıran bir yağmur gibi bedende oluşturulan. Su ve ateş bize birlikte dans etmeyi gösteriyor. Yaşamın içerisinde bir yandan ışıkla, bir yandan ışığın ilettiği şeyleri bedenimizde somut bir şekilde, fiziki bir duygu olarak ifade etmeyle beraber ateşle su birbiriyle dans ediyor. Bedende fazla su biriktiğinde tabii ödemler oluyor ya da durgunlaşıp bu sefer toksin birikimine neden oluyor. Tam tersi de olabilir; fazla su bedenden de atılabiliyor. Sürekli akıntılarla bu sefer fazla su bedenden uzaklaşıp bu sefer bedeni yine kurumaya sevk ediyor.
Toprak elementine geçersek; toprak olmasaydı hiçbir element fiziki forma giremezdi. Diğer bütün unsurların varolduğu yapı ve temeli oluşturan topraktır. Toprak olduğu için diğer elementler fiziki forma girerler. Hava çok süptil bir element. Toprak en sabit element. Su, havayı toprağa alıyor; ateş toprağı gökyüzüne götürüyor. Elementler toprak olmadan bir forma giremiyorlar. Kabın içine girmeyen su sonuçta uzayda dağılıyor. Toprak bütün elementlerin bu alemde forma girmesini sağlıyor. Yani tezahüre girmesini sağlıyor.
Hava toprağı suyla besliyor. Su, toprağın hareketli ve akışkan olmasına izin veriyor. Toprak da yapı ve sınır meydana getiriyor. Ateş de toprağı havaya ulaştırır.
Eter elementine baktığımızda; bu ilişkilerin birbiriyle olan ilişkilerinin bütünün sembolize ediyor. Bu elementlerin birbiri ile olan tüm ilişkilerini eter yönetiyor. Eter duruma göre formu yaratmak için bu elementlerin tamamını kullanıyor.
ÖZ’ü ifade etmek için, açığa çıkarmak için bir bitki veya bir insan ile eter aracılığıyla bağlantı kurabilirsiniz. Arzu ederseniz bununla ilgili ufak bir çalışma verebilirim.
Bitkilerle bağlantı kurmanın, özellikle bu aşamadan sonra, biz bitki simyasıyla da çalışacağız. Bu aşamadan sonra çok önemli olduğunu ifade ediyorum. Bunun en azından girişi olarak ufak bir çalışma vermek istiyorum. Çok basit bir çalışma.
Bitkilerle Bağlantı Kurma Çalışması
Doğanın ışığıyla ilgili bir çalışma. Normal, rahat bir pozisyonda oturuyorsunuz. Rahatlayıp 5-5 nefesi alıyorsunuz, kalp nefesi. Herhangi bir bitki yanında, doğada olabilir ki daha iyi olur. Öncelikle bedeninizin parmak ucundan tepe bölgenize kadar şöyle bir tarıyorsunuz bilincinizle. Aşağıdan parmak ucundan saç teline kadar, saç telinden parmak ucuna kadar. Ben genellikle bunu 3 kez filan yapıyorum. Bedenimiz bi tarıyorum bilincimle. Sonra bitkiyle beraber 5-5 kalp nefesini almaya devam ediyorum. Bu sefer bitkiyle kalbiniz arasında bir iletişim kordonu olduğunu düşünün. Siz bitkiyle beraber nefes alıyorsunuz. Nefes alıp veriyorsunuz beraber.
Bitkiyle beraber nefes alırken bir yandan da kalbinizde büyük bir oluşan ışığı izleyin. Bu ışığı da bitkiye aktardığınızı görün. O kalpteki ışığınızı bitkiye aktardığınızı… Sonra da bitkinin iletişim alanından sizin kalbinize de bilginin aktığını izleyin, niyet edin yani buna. Bunu yaklaşık 15-30 dk yapmanızı tavsiye ederim. Uzatabilirsiniz…
Çalışmayı yaparken bütün duyularınızı açmanızı tavsiye ediyorum. Kalbinizi açtınız, aynı zamanda gözünüzü, kulağınızı, her bir duyunuzu. Mesela o anda size bir şarkı gelebilir. Hani böyle gün içinde bir şarkı takılır ya beyninize. Bu şarkıyı tesadüf eseri zannedersiniz.
Bitkinin yanındayken bir şarkı geliyorsa muhtemelen o bitkinin anlatmak istediği şey o şarkının sözleri içinde vardır. Bitki sizinle böyle konuşur. Bitki sizinle “Merhaba Deniz, nasılsın?” şeklinde bir konuşma yapmayacak. Çünkü eter alanı semboller, vizyonlarla konuşur. Ruhun konuşma yolu budur. Bitkiyle beraber çalışırken her şeyi izleyin, gözünüzün önünden bir görüntü geçer mesela. Bir arkadaşınız geçer, o gün tanıştığınız biri geçer, o gün size hastalığını anlatmıştır. Bir duygu gelir, mesela birden öfkelenmeye başlarsınız. Sonra bakarsınız ki bitkinin ismi sinirotu. Çünkü öfke üzerine çalışıyor. Normalde bitki öfkelendiren bir bitki değil. Bitkinin özelliğini anlatması için size, yanında otururken biraz öfkelendiğiniz durumları hatırlıyorsunuz. Aynı zamanda onu şifalıyor.
Bitki canlı olmalı, yaşayan bitki olmalı. Çünkü canlı bitki sizin kalp alanınız ile iletişim kurabilir. Kurutulmuş bitki de kurabilir ama formunu yitirmiş. Köklerinde yaşamı az, artık daha fazla mineral alemine girmiş. Canlı bitki, hala bitki alemindedir. Kuru bitki, yine hala canlıdır ama mineral alemine doğru yönlenmiştir. Can oranı azalmıştır.
Bitkiye adaklar vermenizi tavsiye ederim. Bitkiye gösterdiğiniz saygının simgesidir. Adak nedir? Onurlandırmak. Mesela yediğiniz bir yiyeceği verebilirsiniz. Eskiden Şamanlar tütün verirlerdi. En güzel tütünlerini bitkilerin üzerine bırakırlardı. Ona yarayışlı bir bitki olabilir ya da su olabilir. Süt de verebilirsiniz. Onunla çalışmak için, onunla daha yüksek düzeyde iletişim kurmak için ona gönlünüzden bir tarafınızı verebilirsiniz.
Bitkiyle iletişim kurarken onunla ustanız gibi iletişim kurmanızı tavsiye ediyorum. Ondan öğreneceğiniz bir usta. Çünkü bitkiler ışığı işleme, forma sokma ustalarıdır. Biz mesela ışığı kullanmayı sonradan öğreniyoruz insanlık olarak. Biz ışığı kullanmayı, bedenimizde dolaştırmayı sonradan öğreniyoruz. Ama bir bitki doğduğundan beri fotosentez yapıyor. Işığı kullanmayı ve onu forma dönüştürmeyi biliyor. Bunu binlerce yıldır yapıyor bu arada. Bundan dolayı ışığı işleme konusunda ustalar. İnsanda da ustalık var ama hatırlıyor sonradan. O yüzden bir bitkiye ustanız gibi yaklaşmanız, alçakgönüllülükle, sizin alacağınız bir şey varmış gibi, içe dönük olmanızı tavsiye ediyorum. Bitkiye yardımcı olabileceğiniz gibi değil de onun size bir şey öğreteceği bir usta olduğunu algılayarak yapmanızı tavsiye ederim.
Bitkinin Şarkısını Söylemek
Mesela şarkı söylemek. Bazen size bitki şarkısını söyler. O şarkıyı tekrarlamanızı, bitki şarkıyı tekrarlamanızı ister. Bir şarkı duyarsınız orada, onu tekrarlamanızı ister. Siz bitkiye bir şarkı besteleyebilirsiniz. Bu şarkının illa profesyonel bir beste olması gerekmez. Şamanlar bitkilerin şarkılarını duyanlardır aynı zamanda. Bitkilerin bir şarkısı vardır. Bir Şaman tedavi ederken, bitkinin şarkısını kullanarak tedavi eder. Eğer bunu duyabilirseniz gerçekten de çok iyi bir şifacı olabilirsiniz. Çünkü bitkilerin şarkısı, titreşimi de kullanan bir şifa sistemidir. Bir bitki ile karşılaştınız size şarkısını söyledi, o şarkıyı unutmayın bu arada. O şarkı daima o bitkinin şarkısı olacak ve siz her o bitkiyi kullandığınızda, o şarkıyı söylediğinizde bitkinin ruhu canlı olarak açığa çıkıyor şifalandırmak için. Çünkü siz bitkinin ruhunu, şarkı yoluyla açığa çıkarıyorsunuz. Bitkinin şarkısını duyabilirseniz orada çok iyi olur. Bunu şifa çalışmalarında kullanabilirsiniz.
Bitki diyeti diye bir şey var, belki bunu da kullanabilirsiniz yöntem olarak. Bir bitki ile iletişim kurmak için sadece o bitkiyi alıyorsunuz bedeninize. Tüm bedeninizle öğrenmenizi sağlıyor bitkiyi. Başka hiçbir şey almıyorsunuz. Mesela civanperçemi ile çalışıyorsanız sadece gün içinde bir ya da iki kez, civanperçemi çayı içiyorsunuz ya da onu ağzınıza alıyorsunuz. Lavanta ile çalışıyorsanız lavanta dışında bedeninize bir süre hiçbir şey girmiyor. Lavanta tüm bedeninizde ne yaptığını söylüyor öyle olduğu zaman. Bu da bitkilerle iletişim kurmanın güçlü bir yöntemi.
Kısaca; bitkiyle beraber oturup onunla kalp nefesi alıp aramızda kalpten bir bağ kurup daha sonra bütün duyularımıza gelenlerin her birini kaydediyoruz. Ne kadar oturduysak orada gördüğümüz her şeyi kayıt ediyoruz. Çünkü hiçbir şey tesadüf eseri gelmiyor. O niyetle oturduğunuzda bununla alakalı bir çok mesaj geliyor diyebiliriz. O zaman bitkinin eter alanıyla bağlantı kurabilirsiniz.
Eter elementiyle alakalı ve bitkilerde eter elementini kullanmayla ilgili tarafı özellikle ifade ettim. Eter elementi bütün elementlerin anası. Bütün elementleri yaratan, onları bir sinerji halinde birarda çalışmalarını sağlayan onları kullanıp formları yaratan element. Aynı zamanda tohum diye de biliriz.
Bu çalışmayı bir bitkiyle mutlaka yapmanızı tavsiye ederim.
DEMETER / BAŞAK SARISI IŞIK
Arketipler bizim en yüksek formlarımız, en yüksek bilinçteki hallerimiz diyebiliriz.
Bizim bu Dünya üzerinde yaşarken bitkilerle iletişimizi en güçlü hale getiren bizim Demeter yanımız. Demeter Antik Yunan’da tarımla, bitkilerle ilgili Tanrıça, dişil Tanrı karakteri. Bu Tanrıça karakteri bitkilerle iletişimimizi, bitkilerle en yüksek düzeyde çalışmamızı sağlıyor. Bir bitkiyle çalışırken, ekerken, sularken, bir bitkinin ihtiyacını anlamaya çalışırken, iletişim kurarken yine Demeter arketipinden faydalanabiliriz.
Buğday sarısı, başak sarısı. Demeter’in en iyi gözümüzün önüne getireceğimiz başak tarlası.
Arketiplerle çalışmanın en güçlü yolu, onların ışık alanının eter alanımıza yerleşmesini sağlamak. Bizim eter alanımıza daha yüksek bir varoluş katmanını, varoluş bilincini, varoluşta daha yüksek bir bilincin formunu ekliyoruz. Eter alanımıza o formu yerleştiriyoruz ve varlığımızda bir form yaratmasını sağlıyoruz.
Eter nasıl ki tohum gibi, bakın tohumu nasıl bütün ağacın bilgisini içeriyorsa eter de yerleştirdiğiniz o ışığın bütün bilgisini tohum olarak hücrelerinize yazıyor. Işık Eter alanınıza bir imza atıyor. Bu imza buna mavikopya da diyebiliriz. Bir mavikopyasını eter alanınıza yazıyor ve sizin varlığınızdan o esmanın, o ismin, o Tanrının, Tanrıçanın özelliklerinin varlığınızdan tohum olarak dışarıya yansımasını ve ifade edilmesini sağlıyor.
Melek Shekinah Öztürk
Kurs Önizlemeleri
Bunu paylaş:
Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.