Bu yazıyı video olarak izleyebilirsiniz. İzlemek için TIKLAYIN.
Bugün sizlerle, Dale Carnegie’nin (kar-ne-gi) efsanevi kitabı “Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı”ndan öğrendiğim ve günlük yaşamda uygulayabileceğiniz en etkili yöntemleri paylaşacağım. Kitapta anlatılanları günümüzün yaşamına uyarlayarak insanları etkileyerek nasıl dost kazanacağınızın sırlarını paylaşacağım.
İnsan ilişkilerinde ustalaşmak ve çevrenizde pozitif bir iz bırakmak ister misiniz?
Eğer, istiyorsanız. İnsanlarla daha iyi anlaşmak, çevrenizdeki insanların kalbini kazanmak ve onların gözünde değerli biri olmak istiyorsanız, bu video tam size göre. Videonun sonunda, hemen günlük hayatınızda uygulayabileceğiniz pratik ipuçlarına da sahip olacaksınız.
Dale Carnegie’nin “Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı” kitabı, yıllardır milyonlarca insanın hayatında değişim yarattı. Peki, bu değişim sırları neler?
O halde, bu kişisel gelişim yazısı sonuna kadar okuyun. Burada bugün, bu yazıda paylaşacağım ipuçları hayatınızda gerçekten fark yaratacak!
- Eleştiri Yapmaktan Kaçın
Hepimizin zaman zaman eleştirildiği ya da başkalarını eleştirdiği anlar olmuştur. Ancak Carnegie’ye göre, eleştiri çoğu zaman insanların savunmaya geçmesine ve aramızdaki mesafenin artmasına neden olduğunu söylemektedir.
Kimse eleştirilmeyi sevmez, hatta çoğu kişi eleştiri karşısında kendini haklı göstermeye çalışır ve bu da iletişimde kopukluğa neden olur.
Peki, eleştiriden kaçınmak neden bu kadar önemli? Düşünün, bir iş arkadaşınıza ya da yakın bir arkadaşınıza yaptığı bir hata nedeniyle doğrudan eleştiri yönelttiğinizde, o kişinin nasıl hissedeceğini… Belki moralini bozacaksınız, belki de sizinle iletişim kurmaktan çekinecek. İşte tam bu noktada, eleştirinin yerine koyabileceğimiz güçlü bir alternatifiniz var: Övgü ve takdir.
İnsanların olumlu özelliklerini fark edip onları takdir ettiğinizde, hem onların motivasyonunu artırırsınız hem de kendi ilişkinizi güçlendirmiş olursunuz.
Örneğin, iş yerinde bir arkadaşınıza “Bu raporu hazırlarken gerçekten çok emek vermişsin, şu kısmı biraz daha netleştirebiliriz, ne dersin?” dediğinizde, bu, doğrudan bir eleştiriden çok daha olumlu bir etki yaratır. Hem o kişinin yaptığı işi takdir etmiş olursunuz hem de geliştirmek istediğiniz noktayı daha kabul edilebilir bir şekilde ifade edersiniz. İnsanlar övgü aldıklarında daha fazlasını yapmak için motive olurlar, bu da sizinle olan ilişkilerinde daha samimi ve yapıcı olmalarını sağlar.
- Şikayet Etme
Hayatta hepimiz bazen zorlayıcı durumlarla karşılaşıyoruz ve bu durumlarda şikayet etme eğiliminde olabiliyoruz. Ancak şikayet etmek, ne kendimize ne de karşımızdakine bir çözüm sunar. Şikayet etme bir alışkanlıktır ve genel olarak kullanıldıkça yaygınlaşma eğilimine sahiptir. Bu alışkanlık bir süre sonra virüs gibi tüm yaşamınızı etkilemeye ve her olumsuzlukla karşı karşıya kaldığınızda şikayet ederken kendinizi bulursunuz.
Örneğin, yoğun trafikte sıkışıp kaldığınızda, sinirlenmek yerine sevdiğiniz bir müzik açmak ya da ilginç bir podcast dinlemek, bu zamanı kendiniz için daha verimli hale getirir. Aynı şekilde, iş yerinde bir sorunla karşılaştığınızda sadece şikayet etmek yerine, yöneticinize yapıcı çözüm önerileriyle gitmek, hem sizin daha olgun bir tavır sergilediğinizi gösterir hem de çevrenizdekilerin size olan saygısını artırır.
- Yargılamadan Dinlemek
Eleştiri ve Şikayet adımından sonra sadece başlı başına yaşamınızda dönüşüm yaratacak olan yargılamadan dinlemekten bahsedelim.
Çoğu zaman karşımızdaki insanın davranışlarını ya da düşüncelerini hemen yargılama eğiliminde oluruz. Ancak yargılamadan dinlemek, karşımızdaki kişiye değer verdiğimizi hissettirir ve onun duygularını anlamamıza yardımcı olur. Belki bir arkadaşınız agresif bir tepki verdiğinde, onu hemen eleştirmek yerine, “Bu tepkinin arkasında ne var acaba?” diye düşünmek ve onu anlamaya çalışmak, aranızdaki bağın güçlenmesini sağlar. Empati kurmak, insanların size karşı daha açık ve samimi olmasını sağlarken, iletişiminizin de derinleşmesine yardımcı olur.
Eğer siz de bu yöntemleri uygulamak istiyorsanız, hemen bugün başlayın ve çevrenizdeki değişimi görün. Daha az eleştiri, daha çok övgü, daha az şikayet ve daha çok empati… Bu küçük değişikliklerin yaşamınıza nasıl büyük etkiler yapacağını göreceksiniz. Kendinize ve çevrenize bir şans verin!
- Samimi ve İçten Değer Göstermek
İnsanlar takdir edilmeyi sevdikleri kadar değerli hissetmeyi de severler. İnsanları takdir edip, kendilerini değerli hissetirdiğinizde size olan güvenleri artar.
- Örneğin, bir arkadaşınıza ya da çalışma arkadaşınıza “Sana gerçekten hayranım; bu işi nasıl bu kadar iyi yaptın?” gibi içten bir övgüde bulunabilirsiniz.
Samimi iltifatlar, insanlarla olan bağlarınızı güçlendirdiği gibi kendilerini değerli hissettiklerinden çevrenizde pozitif bir hava oluşur.
Bir konuşma sırasında birine değerli olduğunu hissettirmek için, öncelikle ona dikkatlice odaklanın ve söylediklerini gerçekten dinleyin. Örneğin, biri bir hikaye anlatıyorsa, “Gerçekten ilginç, bunu hiç düşünmemiştim. Daha önce böyle bir deneyimin olmuş muydu?” diyerek ilgilendiğinizi gösterin. Ancak sorularınız çok uzun olmamalı ve konuşmanın ana aktörü olarak sizi öne çıkarmamalıdır. Yani karşınızdaki kişiden rol çalmayın. Ayrıca, kişinin söylediklerine değer verdiğinizi vurgulayan ifadeler kullanabilirsiniz: “Bu konuda fikrini gerçekten merak ediyorum, bana çok farklı bir bakış açısı katıyorsun.”
Kişilere değerli olduğunu hissettirmek insanları etkileme konusunda sizi her daim öne çıkarır. Unutmayın her insanın öne çıkarılacak bir değeri vardır. Sadece biraz daha dikkatli gözlemde bulunmanız gerekir.
- İlgisini Çeken Konulardan Bahsedin
İnsanların en çok kendi ilgi alanlarına ve hayatlarına dair şeylerden konuşmayı sevdiği bilinen bir gerçektir. Carnegie, insanların kendileriyle alakalı konularda konuşurken daha mutlu ve rahat olduklarını vurgular. Bu yüzden, birinin ilgisini çekmek ve onu etkilemek için en iyi yolun, onun ilgi duyduğu konular hakkında konuşmak olduğunu belirtir.
Kitapta verilen örneklerden biri bir iş insanının, müşterisi olan bir koleksiyoncuya, koleksiyonları hakkında sorular sorarak sohbet başlatmasıdır. Bu durum iş insanının yalnızca satış yapma amacını değil, aynı zamanda müşterinin tutkularına ve ilgi alanlarına samimi bir ilgi gösterdiğini ortaya koyar. Bu yaklaşım müşterinin hoşuna gider ve daha güçlü bir bağ kurulur.
Carnegie ayrıca kitapta Theodore Roosevelt’in bir insanla buluşmadan önce, o kişinin ilgi alanlarıyla ilgili bilgileri gözden geçirdiğini ve bu konular hakkında bilgi sahibi olarak konuşmaya başladığını örnek olarak verir. Roosevelt’in bu tutumu, karşısındaki kişiye değer verildiğini hissettirdiği için insanları kolayca etkilediğini vurgular.
Tüm bu örneklerden de anlaşılacağı üzere Carnegie’nin (kar-ne-gi’ nin) önerisi, bir kişinin ilgisini çekmek ve olumlu bir etki bırakmak istiyorsanız, onun hayatında önemli olan şeyler hakkında konuşun. İlgi alanlarını araştırın ve öğrenin. Bu, samimi bir ilgi gösterdiğinizi ve karşınızdaki kişinin değerini anladığınızı gösterecektir. Böylece insanların sizden etkilenmesini daha kolay sağlayabilirsiniz.
- İnsanların Adlarını Kullanın
Carnegie, insanların isimlerinin onlar için en tatlı ve en önemli kelimeler olduğunu vurgular. Bir kişinin adını kullanmanın, ona saygı gösterdiğinizi ve değer verdiğinizi hissettirdiğini belirtir.
Kitapta, Carnegie (kar-ne-gi) bu ilkeyi desteklemek için bazı örnekler verir. Örneğin, bankacıların müşterilerinin adlarını hatırlayıp onların adlarını kullanarak daha iyi ilişkiler kurduğundan bahseder. Bir bankacının müşterisine adıyla hitap ettiğinde, müşterinin daha hoşnut olduğunu ve bankaya karşı daha bağlı hissettiğini anlatır.
Ayrıca, Carnegie (kar-ne-gi) ünlü sanayici Andrew Carnegie’nin (Carnegie’nin uzaktan akrabası olmamasına rağmen aynı soyadını taşıyan biri) isim kullanmanın gücünü nasıl bildiğini açıklar. Andrew Carnegie’nin bir çelik fabrikasına isim vermesi gerekiyordu ve işçilerin bağlılığını kazanmak için, işçilerin sevdiği fabrika müdürünün adını fabrikaya verdi. Bu küçük jest, müdürü ve çalışanları oldukça memnun etti ve fabrikaya bağlılıklarını artırdı.
- İş yerinde ya da sosyal çevrenizde insanlarla konuşurken isimlerini kullanmayı alışkanlık haline getirin. Örneğin, “Ayşe, senin bu konuda ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum” demek, sıradan bir sohbete bile anlam katabilir.
Bu basit ama etkili yöntemle, insanlara kendilerini değerli hissettirebilir ve onların gözünde daha güvenilir biri olabilirsiniz.
Carnegie (kar-ne-gi) bir ismin kullanılmasının yalnızca kişinin kendini özel ve önemli hissetmesine yol açmakla kalmadığını, aynı zamanda ilişkilere sıcaklık ve samimiyet kattığını savunur. Bu yüzden, insanların adlarını unutmamayı ve onlara isimleriyle hitap etmeyi bir alışkanlık haline getirmenin etkili bir iletişim yolu olduğunu ifade eder.
- Karşınızdaki Kişiye Yanıldığını Söylemeyin
Carnegie (kar-ne-gi), insanların hatalarını kabul etmekte zorlandığını ve doğrudan yanıldıklarını söylemenin onları savunmaya geçireceğini, dolayısıyla iletişimi zorlaştıracağını vurgular.
Kitapta yer alan bazı örnekler bu ilkeyi destekler. Örneğin, Carnegie (kar-ne-gi), bir tartışmada karşınızdakinin yanlış olduğunu ispatlamanın bile, onun düşüncelerini değiştirmediğini ve aksine, daha da inatçı bir şekilde kendi fikrini savunmasına yol açtığını belirtir. İnsan doğası gereği, birisi yanıldığını söylediğinde genellikle savunmacı bir tavır alır ve haklı olduğunu kanıtlamaya çalışır. Bu durum, ilişkiye zarar verebilir ve kişilerin birbirlerine olan güvenini azaltabilir.
Carnegie (kar-ne-gi), eğer bir hata yapılmışsa bile karşınızdaki kişiye doğrudan hatasını söylemek yerine, daha nazik bir yaklaşım benimsemeyi önerir. Örneğin, “Belki de yanılıyor olabilirim ama…” veya “Bu konuda farklı bir açıdan bakmayı denedik mi?” gibi yumuşatıcı ifadeler kullanarak, kişinin savunmaya geçmesini engelleyebilir ve daha yapıcı bir diyalog ortamı sağlayabilirsiniz.
Yani Carnegie’nin (kar-ne-gi), önerisi insanlarla olan iletişimde doğrudan doğruya birini yanılmakla suçlamanın ilişkilerde gerginlik yaratabileceği ve kişinin size karşı olumsuz bir tutum geliştirebileceği yönündedir. Bu nedenle, tartışma veya görüş ayrılığı durumlarında, insanların yüzleşmek yerine ikna olabilecekleri bir yaklaşımı benimsemek daha etkilidir.
Bu yaklaşıma örnek verecek olursam;
- bir tartışma sırasında “Yanlış düşünüyorsun” demek yerine, “Bu konuda farklı düşünüyor olabiliriz” gibi bir cümle kullanabilirsiniz. Bu, karşınızdaki kişiyi savunmaya geçmekten alıkoyar ve daha yapıcı bir diyalog kurmanıza olanak tanır.
Eğer bu ipuçlarını hayatınıza uyarlarsanız, hem kişisel hem de profesyonel ilişkilerinizde büyük bir fark yaratabilirsiniz. Dale Carnegie’nin (kar-ne-gi) dediği gibi, “İnsanların ne düşündüğünden çok, onlara nasıl hissettirdiğiniz önemlidir.” Unutmayın, herkesin değerli hissetmeye ihtiyacı var ve bu, sizin ellerinizde.
Bunu paylaş:
Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.