Kişinin doğduğu an’da, o an’ın kozmik DNA’sına tabi olduğu ve ilk aldığı nefesle de o an’ın enerji alanına uyumlandığı düşünülürse, evrenin bütünlüklü halinin yaşamdaki her bir detaya egemen olduğu anlaşılır. Maddenin kendi içindeki bilgisi aynı zamanda, o maddenin geçmişine ve geleceğine ilişkin kanıtlarıda ortaya koyar. 

Tabiatımız ne ise gidişatımız ve sonumuzda o tabiata uygun bir şekilde ortaya çıkar.
Fakat sonsuz ruh (enerji) taşıyan bedenlerimiz için bu süreç biraz daha farklı çalışır.

Doğduğumuz an, ruhumuzun bir önceki yaşantısında kalmış olduğu noktayı temsil eder. Ruhun tekamül düzeyi neyse buna uygun gelen bir mekana ve ana bedenlenerek yaşantısına buradan devam eder.

Ne yazık ki bir çok insan doğduğu anın tabiatına o derece sıkı sıkıya bağlıdır ki zihninde sürekli olarak ya geçmişe ya geleceğe takılı olarak yaşar. Bu aslında varlığın o ana tutunarak yok olmaya karşı direncidir ve DNA’da getirdiği genetik miraz ve kayıtlarından biriktirmiş olduğu bilinçaltındaki ölüm korkusudur.

ASLINA BAKILIRSA SONSUZ SAYIDA ANLARDAN OLUŞAN ZAMANIN İÇİNDE İNSAN TEK BİR AN’DIR. ZAMANIN SAHİBİ, ZAMANIN VÜCUDUNU YÖNETENDİR.
Ve arka arkaya devam eden bu anlar birbirlerini sürdürerek ve belirleyerek akarlar.
Şair Horace dediği carpe diem: anı yakala, anı yaşa ifadesindeki güzellik burada yatar. Su burcu insanı Ahmet Hamdı Tanpınar’ın şiirindeki gibi;

  • Ne içindeyim zamanın
  • Ne büsbütün dışında
  • Yekpare geniş bir anın
  • Parçalanmaz akışında.

Zamanın akışı aynen suyun akışındaki sürekliliğe benzer.
Kaderimizin bilgi ve irade ile değiştirilebilir yanları da vardır.

Ego ve Güneş, Kalbi yönetir yani ateş tabiatına ait olan bir olgudur. 

Duygular (ya ad ruh) ise Ay’ın yani rahmin ürünüdür ve kalp gibi sıcak değil sulu bir yaşam alanının eseridir. Zaten yengeç ev manasına gelerek yöneticisi olan Ay’ın kadın rahmini yani insanın ilk evi olan rahmi simgeler. Aslında kalp kırıklığı denen olgu ego’dan ayrılabilir mi?

Dinlerde su ile abdest alınır, tedarik edilemezse toprak ile teyemmüm yapılır ve kişi bedenen arınmış olur. Ancak ruhsal arınma için daim ateş elementi kullanılır. Her varlık bir naturaya, doğaya sahiptir, doğasına uygun tavırlar gösterir.

Dillimizde kullandığımız darma-dağınık olmak tabiri Sankritçedeki Dharma kelimesinin kökeninden gelir. Dharma yaşam amacı demektir. Yani Güneş-Ego, yarada ’nın ışığının tecellisi magnum opus-Büyük iş yaşamın amacıdır.

Astrolojide 6 tane dişil, 6 tanede eril burç vardır. Toprak ve su burçları dişi karakterliyken, ateş ve hava burçlarıda eril karakterlere uygun görülmüştür. Başka bir gezegende yaşıyor olsaydık büyük ihtimalle Dünya denen mavi gezegeni dişil bir gezegen olarak tanımlanacaktı. Toprak ve su elementleri sayılan burçlar aynı zamanda dişi burçlardır ve yapısal olarak alıcı ve dayanıklıdırlar. 

Dünyanın oğlak ve yengeç dönencelerine sahip olması ve Oğlak-Yengeç aksının toprak ve su özellikleri taşıması da bu sebepledir. 

Yengeç hayata gelinen ilk evimiz olan annemizin rahmidir. Yöneticisi olan Ay 3.çakradır ve aynı şekilde beslenmemizi sağlayan mideden de sorumludur. Kalp gibi sürekli çalışması gereken bir organın yöneticisi olan Güneş Retro hareketi yani yavaşlama yapamaz. Ay ve Güneş hariç diğer tüm gezegenler belli zamanlarda Retro yaparlar.

Ay insan vücudunda mideyi yönetir. İnsanın duyguları ile midesi arasında ciddi bir ilişki vardır. Hatta insanın kalbine giden yol midesinden geçtiği için 3.çakra olan Ay (duygular), 4.çakra olan Kalp çakrası Güneşide (Ego)  besler. Zaten insan hayatının genelde en krizli olan 14-21 yaş arasının Ay tarafından inişli çıkışlı duygularla yıpranması ve bu dönemde alınan uyumlu olmayan kararların hayatın ilerleyen evrelerinde bel ve karın bölgesinde aşırı yağlanma ile sorun yaratması da bundan ötürüdür.

Geceleri ortaya çıkan ruh halimiz gündüzleri yaşadığımız ego maskesini yırtar artar. Gündüz birbirini tanıyan aşıklar bazen de geceleri uyumsuzluk nedeniyle anlaşamayabilir, ayrılır. Demek ki birini sadece gündüz gözü ile görmek ya da sadece gece tanımak yeterli değildir. Hayat denge, merkezinde kalabilmektir.

GÜNEŞ, AY VE BEYNİN LOBLARI

Güneş beynimizin sol lobunu, Ay ise sağ lobunu yönettiği için batı toplumları doğu toplamlarına göre daha rasyonel özelliklere sahiptir. Doğu toplumları Ay ve sağ lob yaklaşımlı bir yaşama sahip olduğu için daha duygusaldır. Eski dilde karakter özyapı manasına gelen ıra kelimesi ile irsi yani kalıtımsal olan kelimesi aynı kökten gelir. İngilizcede character kelimesinin kökeni ise ayırıcı vasıf demektir.

Ay zaten Güneş ışığını yansıttığından bir ayna görevi ve gece güneşi tabiatına sahiptir. Aynı zamanda duygusal yaşantımız için zihinsel barışımıza katkıda bulunur.
Kişilik yani İngilizcedeki tabiriyle personality ise kişi anlamına gelen persona’dan türer ve insana doğuştan gelen bir özelliğin sosyalleşme sürecinde ortaya çıkardığı maskeler bütünüdür. Kişilik içine doğduğumuz toplumun bize doğuştan verilen karakteristik özellikleri şekillendirme noktasında bize sonradan empoze edilen bir yapılanmadır. Ve çoğu zamanda kişinin karakterini bastırarak doğasına uygun olmayan durumlara sebebiyet verir. Kişilik, ünlü Osho’nun dediği gibi aslında insanın özgür gelişimine aykırı bir hal yaratır.

Kaynak: Kova Çağı ve Astroloji

Share this content:


Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir Cevap Yazın

Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin