Ölümsüz Üstatların Yaşam ve Öğretisi Hz İsa’nın Duası

Sosyal medyada paylaş

Dua aslında en güçlü yaratım şekillerinden biri.
Dua, Yaradan ile sohbet demek. Yaradan’a arzu ettiğiniz şeyleri bildirmek ve aslında Yaradan uzakta da değil, bize şah damarımızdan daha yakın olduğu için. Aslında İlahi Özümüzden, ilahi varlığımızdan istiyoruz. 

İlahi varlığımız, Yaradan, Kaynak, Simyada bildiğimiz üzere bizden uzakta bir yerde, gökyüzünde konaklamıyor. Bizim kalbimizde, Özümüzde, bize üfleyen ruhta. 

Biz dua ederken elimizi kendimize döndürüyoruz. Duada alan, almayı arzu ettiğiniz eliniz kendinize bakıyor. Buradan anlıyoruz ki, dua ettiğimiz yer de kendi varlığımız, İlahi Kalbimiz.

Dua istek anlamına geliyor;
Dua ilmini bilmek Simyacının çalışmalarından biri. Hatta bir Peygamberin dualarından biri “Bana istemeyi öğret Yaradan’ım”. Gerçekten istemenin şekli çok önemli. Çünkü insanların dua ediş şekilleri toplumsal durumda genellikle kendilerini aşağılayarak dua ediyorlar. Ben acizim, ben güçsüzüm, Yaradana bana bunu ver, bana bunu nasip et gibi. Kendimizi güçsüz kılarak dua ediyoruz genellikle. Bize böyle öğretiliyor genellikle. Kendimizi Yaradan’dan, dua ettiğimiz Kaynak’tan ayırarak dua ediyoruz. Dışarıda bir güç var ve o güç bize bir şeyler verecek, biz ondan güçsüzüz. “Biz O’ndan ayrıyız” bilinci var duanın içinde.

Dua böyle olduğundan dolayı böyle bir dua etme biçiminde çoğu zaman duaların aslında normalde her ettiğiniz dua kabul olur ve gerçekleşir. Neden bazen dua ediyoruz gerçekleşmiyor? Bir yandan dua ederken dua ilmini bilmediğimizden. Duanın işleyiş biçimini bilmediğimizden özellikle onun gerçekleşmediğini biliyoruz.

Dua bizim İlahi Özümüz ile çalışmamızdır, sohbetimizdir;
Gerçek kendimizle, Yaradan’la TEK Olanla sohbetimizdir. O yüzden dua ilmini bilmek de sözlerde saflaşma konularından biri. Tanrı ile İlahi Kaynak’ımız ile sohbet ete ya da O’nunla konuşma biçimimizi yükseltmek.

Simya ilminde Sözlerde saflaşmanın 1. aşamasında insanlarla ve dış dünya ile konuşmamızı düzelttik. Dış dünyada konuşurken titreşimi düşük olan kelimeleri değil de titreşimi yüksek olan kelimeleri kullanmayı çalıştık. 2.sinde en yüksek düzeyde soru sorma yeteneğimizi geliştirmeye çalıştık. Şimdi Yaradan ile konuştuğumuzdaki dili düzelteceğiz. Yaradan ile konuşma dilimiz de dua.

Bunun için önümüzde bir örnek var. Önümüzde bir örnek var: bir üstadın duası nasıl olur? Ölümsüz Üstatların Yaşam ve Öğretisi kitabının ikinci bölümü 28. ve 29. sayfalarda bir dua var.

Bu duayı etüt etmenizi öneriyorum, Onun üzerine bu sefer kendi duanızı yazmanızı.

Bu duayı paylaşmak istiyorum, dua ilminde, Yaradan’la konuşma biçiminde bir usta nasıl dua ediyor, konuşuyor? Bir süre bu duayı okuyabilirsiniz arzu ederseniz.

Bu dua İsa’nın duası. Ölümsüz Üstatlar bunu açıklıyorlar. Diyorlar ki; Amerika’dan, farklı ülkelerden, Avrupa’dan gelen farklı insanlar olduğu için, onların dilinde İsa’nın sözleri olduğu için, İsa var.

“Varlığımın kalbimde Baba” İsa Yaradan’a Baba diyor. Bu arada Babası olduğu için değil, eril bir kimlik olduğu için değil. Oradaki Baba kavramı çok derin,Yaradan’la bir samimiyet kurma ifadesi. Yaradan erkek, eril değil, baba değil, doğmamış, doğurulmamış bir güçten, İlahi kaynak’tan bahsediyoruz. Babayı Yaradan olarak algılayın duada.

“Ben seninle BİR’im ve seni her şeyin yaratıcısı / herkesin babası olarak görüyorum.” Duanın giriş bölümü daha, Yaradan’dan ayrı olmadığını dillendiriyor. Dua ayrım kavramını ortadan kaldırmalı. İlahi Kaynak TEKse BİZ de O’ndan ayrı olmamalıyız. Ayrı olduğumuz bilinciyle dua yapmanın yerine BİRliğimizi deklara ederek başlayalım. “Varlığım kalbinde Baba ben seninle BİRim ve seni herkesin babası olarak tanıyorum.”

“Sen ÖZ, ruh, her yerde hazır ve nazır olan. Her şeye kadir olan ve her şeyi bilensin.” Her şeye kadir olan, her yerde hazır ve nazır olan diyor, bu bizim dualarımızda da sen her yerde hazır ve nazır olansın diyoruz mesela Yaradan’ı ifade ederken. Bu O’nu övmek değil O’nun özelliklerini dile getirmek anlamına geliyor. Çünkü Yaradan’ın övülmeye ihtiyacı yok. Sonuçta biz onu kendimiz için söylüyoruz.

Baştan şunu dedik; ben seninle birim, buna eminim. Sonraki söylediğimiz sözcükler kime o zaman? Buraya söylüyoruz. Sen her yerde hazır ve nazır olansın derken kime söylüyoruz? Bedene değil tabii ki. İçimizdeki ÖZ’e söylüyoruz. Sen her şeye kadir olansın diyoruz. Kime söylüyoruz? Varlığımıza; bedensel, fiziksel egomuza değil tabii ki. Kendi özelliklerimizi dile getiriyoruz burada.

“Sen bilgelik, sevgi ve gerçeksin. Her şeyin O’ndan ve O’nun vasıtası ile yaratıldığı güç, ÖZ ve zekasın.” Kimi övüyoruz burada? Varlığımızı. Omuzu beslemiyoruz, ÖZ’ümüze söylüyoruz. Çünkü kime başladık duayı, “Ben Seninle BİRim Yaradan’ım” la başladık.

“Sen benim Özümün yaşamı, ruhumun Özü, düşüncemin zekasısın. Ben seni bedenimde ve tüm işlerimde ifade ediyorum.” Çok güzel bir sözcük bence. Sabah kalktığınızda şunu diyebilirsiniz: “Bugün ben seni varlığımda ve tüm işlerimde ifade edeceğim Yaradan”ım” diyebilirsiniz.

Şu yazılarda hoşunuza gidebilir...

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: