Gölge frekansına alçak frekansta diyoruz. Bu gölge frekansı korku yayınıdır. Bizi aslında hayatla uyum içine sokmaya çalışan gölge frekansı ya da alçak frekans dünyadaki tüm canlılara hastır. Dünyadaki canlılar tek bir yasaya, biyolojik yasalara uygun yaşıyorlar. Bedenimiz biyolojik bir varlıktır.
Biyolojik yasanın ilk kuralı;
“Hayata uyum sağlayan hayata devam edebilecek potansiyele sahiptir.”
Hayata devam etmek gelişmek demektir. Gelişim şansına sahiptir yani birinci biyolojik yasa hayata uyum sağlamak. Eğer insan hayata adapte olamıyorsa o yaşamıyor demektir.
Yaşıyor olmanın işaretleri vardır, hologenetik şunu diyor “o yaşamıyor” bu şekilde bakıyor ondan dolayı öncelikle uyum sağladıktan sonra hakiki gelişim başlar bundan dolayı
daha iyi hayata tutunmak, kök salmak için devamlı korku yayını yapılır.
2.aşama insan sosyal varlıktır;
Sosyal varlık olduğu için hizmet etmelidir. Hizmet etmek için hayata uyum sağlayıp bir üst frekansa çıkmalıdır. Bu üst frekansa arma frekansı diyoruz. Ya da armağan hediyemiz diyoruz. Şimdi bu DNA çalışmasıdır.
Bizim amacımız sesimizi DNA’larımıza duyurmaktır;
Sesimizi DNA’larımıza duyurmak için onun üstünü katman katman örten gölge frekansını ortadan kaldırmaktır amacımız. Onun üstünü katman katman örten gölge frekansını kaldırmaktır. Korkularımızla yüzleşmektir. Korkularımızı kabul etmektir. Korkularımız bizim bir parçamızdır, bize aittir. Dışarıya kimseye ait değil onu reddedemeyiz. Onu tanımamız gerekiyor.
İşte biz burada gölgelerimizi tanımaya çalışıyoruz. Gölge frekansını tanıma çalışıyoruz ki DNA’mız, gölge frekanslarını sahiplendiğimizi, bize ait olduğunu kabul etmemizi, onunla yüzleşmeye hazır olduğumuzu duysun. Ve yavaş yavaş o tabakalar incelsin çünkü gölge içinde armanın ve ermişliğin tohumlarını barındırıyor. Biz gölgenin üzerinden sıçrama yapıyoruz. O bizim sıçrama tahtamız.
Bundan dolayı da “arma” DNA’mıza kayıtlı olan 2.aşama hizmet aşaması. Gölge frekansında hayata ve kendimize güven yok çünkü kendimize güvenmiyoruz. Gölgenin 10 basamaklı bir merdiven olduğunu düşünün.
Gölge bizi ışığa doğru itiyor;
Işıkta bizi çekiyor. Gölge bizi tutmaya çalışmıyor.
Biz gölgeye karşı olumlu harekette bulunduğumuz zaman, o zaten bizi yukarıya doğru itiyor, aynı zamanda da ışık bizi yukarıya doğru çekiyor. Gölgenin kalın tabakaları yavaş yavaş frekansı değişmeye başlıyor. Alçak frekanstan yukarıya doğru daha ılımlı daha olumlu bir şekilde ışık o karanlığın içinden yükseliyor. Gölge karanlıktır. Işık içine girmeye başlıyor, ışık girdikçe orası aydınlanıyor, bize gölge kendisini gösteriyor, kendini tanıtıyor. Onu tanıma imkanı bize veriyor. Bu şekilde olduğu zaman biz o basamaklardan motive olarak tırmanmaya gayret ediyoruz. Bu şekilde baktığımız zaman;
Alt basamak gölgedir, bir üst basamak armağan frekansı “arma’dır.”
Burada sallanıyoruz hala arma’ya çıkmayı istiyoruz, gölge ile arma’nın basamağı yan yana geliyor. Sağlam 2 basamak tek basamak oluyor.
Armağan frekansı yani arma nedir?
Güven alanıdır, hala korku izleri vardır.
Armanın ilk basamaklarına şöyle diyebiliriz;
bir kanadımız umut diğer kanadımız korku;
Artık 2 kanat ile uçmaya başlıyoruz. Bu çok önemli bir şeydir.
Korku olsa bile burada korku nedir derseniz;
Korku burada uyarıcıdır;
bizi karanlığa sürüklemeye çalışmıyor, tam tersi bizi tehlikelerden bizi koruyor diyebiliriz.
Bir şekilde içsel olarak bir yön gösteriyor diyebiliriz buna.
Burada çok büyük bir görev düşüyor bize. Bilincimiz yükselmeye devam ediyor, ayrım ortadan yavaş yavaş kalkıyor, korkularımızın üstesinden gelip, hizmete soyunuyoruz.
Arma frekansı hizmet alanına yükselince kendinize güven geliyor, hayata güvenmeye başlıyorsunuz. O zaman hayat sizin içinizden akmaya başlıyor? Hayat sizi yönlendiriyor. Nerede olmanız gerekiyor? Nerde insanların bilincini yükseltmeniz gerekiyor?
Nerede hizmet etmeniz gerekiyor? Burada ayrımda azaldığı için arma frekansında sen ve ben “bize” doğru hareket başladığı için burada birey olmaya başlıyoruz. Gölge frekansında biz birey değiliz sadece canlıyız, kişiyiz diyebiliriz.
Armada bilinç yükselmeye başlayınca kendi sorumluluklarımızı almaya başlıyoruz;
Bu duygular ve düşüncelerimizin sorumluluğu ki davranışlarımıza ve ilişkilerimize yansıyor. Refah durumumuza doğru hareket ediyoruz.
Sağlık bir refah durumudur;
Refah durumu fiziksel duygusal düşünsel ve sosyal ilişki anlamında huzur durumudur. Bunların biri eksikse siz sağlıklı değilsinizdir. Refaha ulaşmamışsındır. Bunlar çok önemli.
Arma frekansında birey olarak kendi duygularımızın, düşüncelerimizin davranışlarımızın, ilişkilerimizin sorumluluğunu alarak hakiki birey olmayı öğreniyoruz.
Hakiki birey ayrımcı değildir;
Kendinden ve diğer insanlardan da sorumludur ancak bu sorumluluk onun için yük değildir. Gölge frekansında büyük bir yük olabilir. Kendinizi bundan sorumlu hissedebilirsiniz ve bu sizi yorabilir ancak arma frekansında bunlar yoktur. Birey kendinin sorumluluğunu üstlenmiştir bu çok önemli. Ve bu şekilde hizmete soyunuyor insanların bilincini yükseltmek için hizmete kendini adamıştır.
Hologenetik hafıza da bilinci kaliteli frekansa yükseliş dünyayı kurtaran bir şeydir. Çünkü evren bizim DNA’larımıza bir program mühürlemiş.
1.aşama hayatta kalmayı öğrendikten sonra bizi hizmete itiyor, hizmetten sonra da birey olmaya itiyor, birey olduktan sonra yavaş yavaş ben bilincini biz bilincine teslim etmeye başlıyoruz. Ben ve biz bilinci.
Ermişlik frekansında da en yüksek frekans kabul ve teslimiyet frekansıdır
O da bizi hiç yapıyor, hiçliğe doğru hareket ediyoruz. En yüksek frekans. Bunu anlatmak değil yaşamak lazım. Uyanmak, ermişlik boyutuna yükselmek sadece yaşanır.
Aydınlanma bir deneyim değil, her hücre ile yaşanan bir hal. Ermişliğinde boyutları var.
Kaynak: Hologenetik Hafıza
Bunu paylaş:
Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.