Eter Elementi ve Simya: Bitki Simyasıyla İletişim ve Şifa
4 elementi tamamlamışken Öz’den, eter elementini aktaralım.
5. element eter. Eter zaten seyahat ettiğimiz dünyaların ana unsuru. Bütün her şey o unsurdan oluşuyor. Eter her şeyin üzerinde olan görünmeyen formu ifade ediyor. Görünen alemin içindeki görünmeyen form.
Eter Yaradan’ın ışığını taşıyan unsur ve elementleri yaratan unsur diye geçiyor. Maddi dünyanın arkasında maddi olmayan yönünü ifade ediyor. Tüm unsurların anası, yaratan.
ÖZ’ün ya da eterin yapısı;
Sürekli belirsiz ve değişken. Bu en temel özellikleri. Değişkenliği sizin bilincinizin durumuna göre sürekli değişen yapısının olmasından dolayı. Eter her forma girebilir yapı. Mesela toprak elementinden başlıklar verdik, doğu yönü dedik; ateş güney yönü dedik. Burada her yön eterle alakalı. Burada bir çerçeve çizemiyoruz. Her yönü onun yönü. Eterin bir kıblesi yok, kuzey tarafı, batı tarafı. Eter her yerde olan, belirsiz ve değişken olduğunu görüyoruz.
Eter bir lif ağına benzetilebilir;
Her şeyi kapsayan bir ağ yapısı. Her şeyle iç içe ve her şeyin dışında. Her şeyin ötesinde her şeyle iç içe. Tüm maddenin içinde ve onun oluşum formunu belirliyor.
Eterin özelliği; bir maddenin hangi formda oluşacağını belirliyor.
Bitki açısından bakarsak; eter bitkinin tohumu.
Bitki simyasına baktığımızda toprak elementi bitkinin kökünü sembolize ediyor.
Su elementi bitkinin sapı.
Hava elementi yaprağı.
Meyvesi ateş elementi.
Eter elementi de bitkinin çekirdeğini ifade ediyor.
Çünkü çekirdek bütün bitkinin tamamının formunu içeriyor.
Bitki ona göre büyüyor.
İnsan için söylersek sperm ve yumurtanın birleşmesinden doğan o birleşik ilk hücre. Bu da yine eter elementi olarak geçer. Çünkü o hücrenin içerisinde sizin saçınızın, gözlerinizin ne renk olacağı, boyunuzun ne kadar olacağı, rahatsızlıklara meyliniz, hepsi bu eter bedeninizde mevcut o bilgi.
Eterin bağı, bütün geniş formları birbirine bağlamakla ilgili. Bütün formların birbirleriyle bağlantısını sağlıyor. Mesela elementlerin birbirleriyle iletişimi ve ilişkisini de sağlıyor. Simyadaki civa ile bağlantısı var, merkürle daha doğrusu.
Miselyum Lif bağı demek;
Miselyum, bu lif bağı sayesinde, aslında ormanda bütün bitkiler, birbirlerine bağlı şekilde yaşarlar. Yukarıda birbirinden ayrı gördüğünüz şeyler, köklerinde birbirleriyle iletişim kurarlar sürekli. Bu da aynı zamanda eterin iletişim ve zeka alanı olduğu anlamına geliyor. Anlam alanı aynı zamanda. Maddenin her yerinde, çevresinde, içinde ve her bir hücresinde, atomunda olan enerji ve iletişim alanı diyebiliriz.
Eter aracılığıyla doğanın ve her şeyin birbirine bağlantısının deneyimini yaşıyoruz. Eterin doğasına girdiğimizde, bütün varoluşun birbirine bağlantısının doğasını yaşıyoruz. O yüzden eter elektromanyetik spekturuma benzetilebilir.
Elektromanyetik spekturum; etere benzer bir yapıdadır. Elektromanyetik spekturum, yin ve yangın, niter (yaratım yaşam enerjisi) ve tuz (madde enerjisi), bu ikisinin birleşimden oluşuyor. Bu arada varoluşta elektrik eril bir güçtür, yangdır. Manyetik alanlar dişil bir güçtür. Elektromanyetik, ikisinin birleşimidir. Yin ve yangın, eril ve dişilin birleşimidir.
Elektromanyetik alanda, denge ve birlik vardır;
Dolaysıyla elektromanyetik nerede oluyor? En fazla kalbin çevresinde var insan bedeninde. Beynin çevresinde de var. HeartMath araştırmalarıyla kalbin elektromanyetik alanı beyninkinden 5000 kat daha güçlü. Bedende en büyük elektromanyetik alan kalbin alanı. Buradan da anlıyoruz, kalbin alanı, en yüksek düzeyde eter elementiyle bağlantılı. Kalbin kendisi hava elementi ama yaydığı elektromanyetik alan eter elementiyle bağlantılı.
ÖZ algılamaya başladığında doğrudan temas kuruyoruz varoluşla. Bilgi aracılığıyla değil doğrudan temas kurmamızı sağlıyor. Elementlerin işleyişlerini çok daha iyi anlıyoruz eterle bağlantı kurduğumuzda. Bir bitkiye baktığımızda, bitki bize hangi alanda çalıştığını, hangi işe yaradığını bize anlatıyor.
Elementlerin modellerini, birbirleriyle ilişkilerini, ateş elementinin modelini bir bitki de görebiliyoruz eterle ilişki kurabilirsek. Yani biz bitkinin eter alanı ve bizim aramızdaki lif bağıyla iletişim kurabiliyoruz. Eskiden şamanlar yapabiliyordu, bitkilerle iletişim kurarken onların içerisindeki içerikle ilgili bilgiye sahip değillerdi.
Mesela bir Şaman, bir civanperçemi otunun içindeki tanenlerle ilgili bilgiye sahip değildi. Bu bitkinin içinde adaptojenler, mielenler var gibi bilgiye sahip değildi. Kimyasal içeriği bilmiyorlardı ama insanları bitkilerle şifalayabiliyorlardı. Sadece bitkiye bakıp onun neye iyi geldiğinin farkına varabiliyorlardı. O yüzden onlar bitkilerle eter yoluyla iletişim kurabiliyorlardı. Bu açıdan ÖZ ya da eter bitki ile varoluşla daha yüksek düzeyde doğrudan iletişim kurmamızı sağlıyor.
Eterle ilgili çalışmak için genellikle bir adım geri adım, daha geniş bir bakış açısına sahip, büyük resme bakış açısına sahip olmamız gerekiyor. Eter, büyük resmi gören bakış açısı aynı zamanda. Elementlerin üstünde her şeyin işlediğini, elementlerin birbirleriyle nasıl iletişim kurduğunu daha yüksek bir bakış açısıyla görecek kadar bir adım geriye doğru adım atıp büyük resmi görmekle bağlantılı.
Elementler varoluş içinde eşit olarak dağılıyor genellikle. Tüm yaşama nüfuz ediyor. Yaşamın her bir parçasına her bir formuna nüfuz eden yapılar ve eter tezahür ettirmek için elementleri kullanıyor. Yani eterin bir şeyi tezahür ettirme yolu; elementleri karıştırmak ve birleştirmek ve yeni bir form oluşturmaktır. Yeni bir form oluştururken; o formun ne kadar ateşe ihtiyacı olduğu ne kadar suya ihtiyacı olduğu ne kadar toprağa ihtiyacı olduğunu dışarı doğru yayarak ortaya çıkarıyor. Eterin formları yaratmak için elementleri kullandığını görüyoruz.
Bizim de bir form yaratmak için elementleri kullanmamız gerekiyor. Bir form yaratacaksak, formun içerisinde toprak, suyun, havanın ve ateşin ne kadar oranda olduğunu eğer bilinç olarak yaratabilirsek bilincimizde, o zaman boşlukta maddeyi bile yaratacak güce sahip olabiliriz. Yaratılış boşlukta maddeleri yaratabilmek için elementleri kullanıyor.
Mineral aleminin içinde daha çok toprak elementinin olduğunu, belirli bir oranda su elementinin olduğunu, ama ateş ve havanın az olduğunu söylemiştim. Bütün varlığa nüfuz eden elementler alemi ama farklı oranlar içeriyor. Mesela %70 toprak elementi, %10 su, %20’si ateş ve hava şeklinde devam ediyor. Bu daha çok kristal yapının özelliği. Eter elementi varoluşta bizim ilahi form oluşturmamızla, yeni formlar oluşturmayla ilgili yapımız diyebiliriz.
Evrenin zekasıdır eter;
Tohumun içinde baktığımız zaman, gövdesi, kökü, yaprakları, çiçeği içerisinde bütün elementler mevcut. Onlar, tohumun içinde sıkıştırılmış halde. Bitkinin tüm kalıbı tohumu ve özü içinde dengede bulunuyor. ÖZ’ün fiziki temsilidir tohum. Her elementin bir fiziki temsili var. Nasıl toprağın fiziki temsili bizim bahçemizdeki topraksa; ateşin fiziki temsili ateşte, tphum da ÖZ’ün fiziki temsilidir.
ÖZ’ün bilinç alanı algımızla bağlantılı;
ÖZ algı alemini en yüksek düzeyde açmakla bağlantılı bir alem. Algı alemimizi en yüksek düzeyde açtığımızda eterle bağlantı kurmaya başlıyoruz. Burada sezgiler var, eterin alanında, hissetme var. Algılama, hissetme, farkındalık, eterin alanı bunlar. Tanık olduğumuz şeyin nihayetinde ÖZ’ün bir yansıması olduğunu gösteriyor eter. Eter alanındayken biz tanık olduğumuz her şeyin ÖZ’ün bir yansıması olduğunu görebilme hali. Yani aslında eter bir nevi bizim Simyada ifade ettiğimiz, “Ben Benim”in bir ifadesidir. Biz Ben Benim halinde olduğumuzda eterle bağlantı kuruyoruz aynı zamanda. Gördüğümüz her şey, kendimizin bir parçasını geri yansıtır.
Normalde eter temelinde bitkilerle çalışmak üzerine bakarsak; bitkilerle çalışmanın birçok yolu var. Simyadaki yoluna baktığımız zaman bunlardan çok farklı bir yolda olduğunu görüyoruz. Bitkilerden ilaç yaptığımızı düşünelim. Şu bitki ile bu bitkiyi karıştırırsanız boğaza iyi gelir. Bu bitki ile bu bitkiyi karıştırırsanız akciğere iyi gelir derseniz bu dıştan bir tedavi yöntemidir.
Dışarıdan bir etki ile, ilaç yerinde bitkileri kullanırsınız burada.Bu bitkiyi daha çok fiziki yapısıyla kullanmaktır. İçindeki elementleri, mineralleri ve vitaminleriyle kullanmaktır. Bu daha çok herbalistlerin ya da bitki bilimcilerin yöntemidir. Homeopati biraz daha öze ulaşmak için bitkinin özünü çıkarmaya çalışır. Onu alkolün içerisine yatırıp alkolden bitkinin özsuyunu çıkarmak için belirli işlemlerden geçirir ve sonunda onun özüne ulaşıp bedene vermeye çalışır.
Simyadaki Sipajiri;
Bitkinin doğrudan kendiyle bağlantı kurarak, ÖZ’ümüzün kaybolmuş bir parçasına ulaşmamızı sağlar. Bakın, ÖZ’ümüzün bir parçasına! Böyle olduğunda bitkiyi dışarıdan bir şey almak olarak kullanmıyoruz. Simyada dışarıdan değil içerden çalışıyoruz her zaman. Dışarıdan bir şeyi vermek tedavi etmek yerine içerden çalışıyoruz. Eğer bitkinin bizim bir parçamız, belki göremediğimiz bir yanımız, kaybolmuş bir parçamız olarak görmeye başladığımızda, o zaman kaybolmuş yanlarımızı varlığımızda hatırlamadığımız yanlarımızı birleştirmeye ayna olmaya başlar. Bir bitki kim olduğumuzu hatırlatır. Kendimizin bir yanını hatırlatan aynadır. Kim olduğumuzun bir parçasını taşır her zaman.
Şamanların ruh kaybı dedikleri bir şey var;
Hatta tam da Simyacı canlarımızdan biri bu konuda bir şey söyledi. “Ben birçok yerimde parçalarımı gördüm, farklı yerlerde bırakmışım. Onları bütünleştirmeye başladığımda bedenim çok daha güçlü oldu” dedi. Aynen öyle. Yaşadığımız her olayda bir parçamızı bırakırız. Her ilişkide, durumda, özellikle bunlar bizi üzen, sıkan, yoran olaylarsa, büyük parçalarımızı bırakırız. Buna Şamanlar ruh kaybı derler. Zaman geçtikçe, insanlar yaşlandıkça ruh kaybı çoğalır.
Sürekli bir parçamızı bir yerlere bırakırız, ruh kaybı zaman geçtikçe çoğalır. İnsan kendi ruhunu kaybetmeye başlar. Bitkiler, kaybettiğimiz ruh parçalarımızı bulmayı sağlar. Bitkilerin özlerine baktığımızda, kaybolmuş parçalarımızı bulmamızı sağlayan, bize hatırlatan varoluş katmanı olduğunu söylemeliyim.
Böyle baktığımızda, bitki simyasıyla ilişkimizde, dışarıdan bir varlığı içimize almak olarak bakmıyoruz. Kendi parçamızla karşılaşmak; unuttuğumuz ya da kaybettiğimiz ruhumuzun parçasını, bedenimize tekrar katmakla ilgileniyoruz. O zaman bitki sadece minerallerini ve vitaminlerini vermiyor bize. Aynı zamanda duygularımızı çözümlüyor. Kaybolmuş ruhumuzdaki korkularımızı şifalıyor. Sadece fiziki olarak bedenimizi şifalamıyor. Bu açıdan dışarıdan bir şey almak değil, içerden, Özümüzden kaybettiğimiz taraflarımızın farkına varmak, onları birleştirmekle ilgileniyor.
Bir bitkiyle kalp yoluyla iletişim kurduğumuzda; Özümüzle bilincimiz aracılığıyla bizim kendi varlığımıza tanık oluyoruz. Kalp yoluyla iletişim kurmaya başladığımızda, kendimizin bir yanına tanık olmaya başlıyoruz. Bu çeşitli yollarla yapılabilir. Bitkiyle kalp yoluyla iletişim kurmak; mantra, meditasyon yoluyla olabilir. Kalp nefesi alma yoluyla olabilir. O zaman bitkinin gerçek varlığıyla doğrudan iletişim kuruyoruz. Bitkiden doğrudan bilgiyi alıyoruz. Bunların yöntemlerinden biri de hatta Şamanların kullandığı; bitkilerle rüyaya yatmak. Bir bitki ile rüya zamanında iletişim kurmak.
Bitkiyle Rüyada İletişim Kurmak
Bitkiyle rüyaya yatabilirsiniz. Hatta bunu da yastığınızın altına, anlamak istediğiniz bir bitkiyi alıp rüya zamanında onunla çalışabilirsiniz. Bu da yöntemlerden biridir. Bitki size rüyanızda kim olduğunun, sizin kim olduğunuzun, sizin hangi tarafınızı ilgilendirdiğini, hangi tarafını sizinle kavuşturduğunun haberini veriyor.
Çevremizde bütün alanın eter tarafı yani ÖZ elementi, enerji mimarisi yaratıyor. Tohum bir enerji mimarisidir. Eter her şeyi programlıyor, çevremizdeki alanın enerji mimarisine. Doğanın bizi nasıl yansıttığını görmeye başlıyoruz. O enerji mimarisini okuduğumuzda bunu okumaya başlıyoruz.
Dört element dört mevsimi ifade ediyor. 5. element aynı zamanda mevsimlerin geçişlerini sembolize ediyor. Bir mevsimden başka bir mevsime geçişi sembolize ediyor. Mevsimler arasındaki geçişler hava elementiyle de bağlantılı, eter elementiyle de. Eter aynı zamanda bir mevsimden başka bir mevsime geçireni bir hava durumunda diğerine geçiren hava elementiyle de bağlantılı. Rüzgarla bağlantılı. Eter elementi rüzgar yoluyla Dünya’ya iniyor. Rüzgar estiğinde buna “ruhun nefesi” diyebilirsiniz.
Her mevsimde o mevsime karşılık gelen element artmaya başlar. Kış mevsiminde toprak elementinin özelliği bedeninizde artmaya başlar. Yaz mevsiminde ateş elementinin özelliği artmaya başlar. Mevsim geçişlerinde rüzgarlar, bir mevsimden başka bir mevsime geçerken teslim olmayı ifade ediyor. O akışla beraber başka bir yere doğru geçerken, işte soğuğa doğru geçiyorsak soğuğa teslim olmak ya da soğuğun akışına uyum sağlamak, koherenz diyelim. Sıcağa doğru geçiyorsak bedenin sıcağa doğru uyumlanması ve teslim olması. Eter, her mevsimle beraber hareket etmek anlamına geliyor.
5. element eter, aynı zamanda uzayla yani mekanla alakalı. Bitkileri oluştuğu habitatlar, çevreler de aynı zamanda eter elementi içeriyor. Eter elementi bir çevre yaratıyor, o çevreden bir bitki oluşuyor. Su elementinin eter tarafı bir çerçeve oluşturuyor, o çerçevenin içinde ona uygun bitkiler forma giriyorlar. Eter elementinin bir çerçeve oluşturduğunu ifade etmek istiyorum.
Her element Dünyadan bilgelik toplama yapısına sahip. Toprak elementini neyin bilgeliği yapıyor? Formun. Su elementi, duyguların bilgeliğini, duyguların bu yaşamda karşılaştığımız şeyleri algılamanın bilgeliğini. Hava elementi İlahi Kaynak’ın bilgilerini almanın elementi. Ateş elementi İlahi Kaynak’ın ışığını kullanmanın hikmetini. Her biri doğadan ya da Dünya’dan bilgi toplama yeteneğine sahip. Tüm yaşam gücümüzü tek bir duyuya odakladığımızda, mesela tüm yaşam gücümüzü gözümüze odakladık. O zaman ruhsal bir güç oluşmaya başlıyor.
Tüm duyularımızı, dokunmayı ve hissetmeyi algılarsak, dokunma bizim için ruhsal bir güç haline geliyor. Bunu arada bir yapmanızı tavsiye ederim. Bütün varoluş enerjinizi görmeye odakladığınızda bu sefer ruhun görmeyle gelen gücü açığa çıkıyor. Duymaya odakladığınızda duymayla gelen gücü açığa çıkıyor. Bu doğayı ve her şeyi odluğundan daha öte bir şekilde görmemizi sağlayan yöntem. Bu duyuların dönüşümü oluyor. Görme, duyma dönüşmeye başlıyor. Bakma görmeye, işitme dinlemeye, dokunma duymaya dönüşüyor.
Sinestezi: Duyular arasında karışma
Eter tarafına geçince bir şey daha oluyor. Duyular arasında karışma. Buna sinestezi deniliyor. Ruhun yöntemlerinden biri. Mesela renkleri duymak ya da seslerin rengini görmek buna sinestezi deniyor. Sinestezik insanlar var, sesleri tat olarak algılamayan insanlar var. Bir ses veriyorsunuz, çilekli pastaya benziyor diyor. Sinestezik algı dediğimiz şey, aynı zamanda eterin özelliği. Her bir element bir duyu organıyla bağlantılı. Eter elementi duyuların birbiriyle karışımıyla bağlantılı. Bakmak, tat almaya neden oluyor. Bir bitkiye bakıyorsunuz, ağzınıza acı bir tat geliyor mesela.
Bitki size bir şey söylüyor o anda. Sinestezik algı yoluyla bitkinin eter alanıyla bağlantı kuruyoruz. Duyuları keskinleştirmek bu duyuların birbirine karışmasını sağlıyor. Elementler, duyular, birbirleriyle sinestezik şekilde birbirine dönüşmeye başlıyorlar. Baktığınız yerde hissettiğiniz, gördüğünüz vizyonlar farklılaşmaya başlıyor.
Mesela bir bitkinin yanında oturuyorsunuz. Bitkiye bakmanız kalbinizdeki bir duyguyu harekete geçiriyor. Bitkinin yanında otururken içinizden ağlamak geliyor mesela. Bu bitkinin eter alanıyla bağlantı kurdunuz anlamına geliyor. Siz zannettiniz ki bir şey hatırladım, o gün üzüldüm öyle ağlıyorum. Hayır, bitki kalp alanınızla bağlantı kurarak kalbinizi şifalamaya başlıyor.
Muhtemelen yanında oturduğunuz bitki sizin akciğerinize ve kalbinize çalışıyordur. Muhtemelen kederi şifalıyordur. O bitkiye bakın özellikleriyle, akciğere ve kalbe iyi geldiğini göreceksiniz. Nereden anladınız onu? İşte kalbiniz anlıyor, size bir duygu yaratıyor ya da ağzınıza bir tat geliyor ya da gözünüze bir vizyon geliyor. Mesela bir bitkinin yanında oturuyorsunuz. Oradayken bir arkadaşınız gözünüzün önüne geldi. Tesadüf zannediyorsunuz, o görüntüyü göndermek istiyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz, arkadaşınızın bir cilt rahatsızlığı vardı.
Bitki sizinle öyle iletişim kuruyor, görseller veya bazı duyularla mesajlar gönderme yoluyla eter alanından. Bitkinin acaba deriyle alakası olabilir mi? Bitkinin özelliklerine bir bakıyorsunuz, cilt rahatsızlıklarıyla bağlantısı olduğunu görüyorsunuz. Bitki, bu şekilde eter alanından hitap ederek, duyularınızı birbirine karıştırarak sinestezi yaratarak iletişim kuruyor sizinle.
Melek Shekinah Öztürk
Kurs Önizlemeleri
Bunu paylaş:
İlgili
Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Bir Cevap Yazın