Türk Mitolojisindeki Semboller: Cemre, Çintemani ve Ejderha

Türk Mitolojisindeki Semboller: Cemre, Çintemani ve Ejderha

İngiliz bilim adamı Joseph Needham’ a, göre arkaik insan ilk önce, ikili mantık ve düşünce sistemine göre çevresindeki ve gökyüzündeki varlıkları sınıflandırmıştır. Erkek-Kadın, Siyah-Beyaz, Doğu-Batı, İyi-Kötü, Sıcak-Soğuk vb. 

Bunun en güzel örneğini Çin felsefesindeki Yin-Yang düşünce tarzında görebiliriz.

Description: Nuray:Users:nuray:Desktop:daoist-symbols-qingyanggong-chengdu_orig.jpg

Düalite, ikili zıtlıklar kuramını sembolize eden Yin-Yang ikonografisi ve 12 hayvanlı kozmik takvim.

Yunan düşünce tarzı olan dörtlü mantık sisteminde ise, dört yön, dört unsur, dört takımyıldız, dört mevsim ve bunlara bağlı gelişen tasnif sistemleri insanın bilişsel gelişimine katkıda bulunmuştur. Dik duruş sayesinde insanlar merkezi, “yukarı-aşağı” eksenden çıkan, dört yatay yön doğrultusunda düzenler. Bir başka deyişle mekan insan bedeninin etrafında, öne, arkaya, sağa, sola, yukarı ve aşağı doğru uzanıyormuşçasına simgelenir. Bu şekilde daire içindeki dört yön sembolü, altı (dört yön, yukarı-aşağı) sekiz (dört ana yön ve ara yönler) ve on (dört ana yön, ara yönler, yukarı ve aşağı) biçiminde çeşitlenir.

Yunan düşünce ve mantık sistemindeki 4 unsur. Ateş Unsuru, Hava Unsuru, Toprak Unsuru ve Su Unsuru. Ateş Unsuru Aslan Takımyıldızı, Hava Unsuru Kova Takımyıldızı, Toprak Unsuru Boğa Takımyıldızı, Su Unsuru Akrep Takımyıldızı ile ilişkilendirilir.

Yakut Türklerinde baş Şamanlar 4 tanedir ve her biri bir unsur ile ilişkilidir. Yakut Şamanlar ritüellerinde 4 renk, 4 unsur, 4 yön, 7 ve 9 gök katı ve 12 takımyıldız ile bağlantılı sembolizmleri çok kullanılırlar. Altay Türkleri merkez sembolizmi ile bağlantılı Sumeru dağını 7 kapılı yer-su olarak tanımlar.

Sumeru Dağı, gökyüzü, takımyıldızlar, 7 gezegen ve en tepede Güneş şeklinin içinde, üçgen göz. Tanrının gören ve gözeten gözünü simgeler. 

Yakut Şamanizminde iyicil ve kötücül ruhlara hizmet eden, Ak ve Kara Şaman ikiliği vardır. Bu iki şamanın erginlenme ritüelleri kozmolojiktir. Ak Şamanlar Ak Han’a Kara Şamanlar Kara Han’a hizmet eder. Türk şamanlığında, yer ve yeraltı ile ilişkilendirilen Kara Şaman “Kötü Şaman” demek değildir. O, korkunç yeraltı Tanrısı Erklig ile karşılaşma cesaretini gösteren şamandır.

Ak Şaman olacak ve iyi ruhlara hizmet edecek olan Şaman için dikilen kayın ağacına Ak ve Mavi (Gök) renkli kurdeleler bağlanır. Kara Şaman olacak ve kötücül ruhlara hizmet edecek ya da onlarla iletişim kuracak şamanın ağacına ise Kırmızı ve Sarı renkli kurdele bağlanır

Mavi renk sembolizmi Doğu yönü ile alakalıdır ve Jüpiter gezegeni bu konumdadır. Ak renk ise Batı yönü ile, Ay ve Venüs’ün konumlandırıldığı yöndedir. Bu gezegenler ve Antropomorfik olarak da düşünülen gezegen ruhları iyicil olarak düşünülür. Kara şaman için bağlanan renklerden Sarı, merkez ve toprak ile alakalı Satürn gezegenini, Kırmızı kurdele ise Mars gezegenini simgeler. 

Bu iki gezegen ölüm ile ilişkilendirilen kötücül gezegenlerdir. Bu bağlamda Şamanların Astroloji ve yıldız bilgisine sahip oldukları da bilinir. Ayrıca Satürn gezegeninin Erklig Han ile ilişkilendirildiği de unutulmamalıdır.

Eski Türk kozmolojisindeki, İkili, Üçlü, Dörtlü, Beşli, Altılı, Yedili, Sekizli, Dokuzlu, Onlu, Onikili, Yirmidörtlü, Yirmisekizli tasnifler, tamamiyle kozmolojiktir. Türklerde sayısal sistemler; evren-gökyüzü ve yeryüzü ile bağlantılı yönler, gezegenler, ay, güneş ve takımyıldızların döngüleri ile ilişkilendirilir. Bunların yanına “Merkez” de eklenir.

Merkeziyetçi devlet felsefesi, Türklerde de vardı. Bu bağlamda evrenin merkezi ve Tanrının kapısı sayılan Kutup Yıldızı, Kağanın ve Tanrının göksel sarayı idi. Yeryüzündeki izdüşümü ise dünyanın merkezi sayılan kendi Ordu’larının yani saraylarının bulunduğu yerdi. 

Türklerdeki “Dağ” simgeciliği de hükümdarlık makamı ile ilişkiliydi. Dağ’a benzetilen hükümdar yeryüzü ve gök arasındaki  iletişimi sağlardı. Kuzey yönü ile ilişkilendirilen “Altın Dağ” gök kapısı sayılıyor ve gökyüzünde Tanrının kapısı olarak görülen “Altın Kazık” yani Kutup Yıldızına bağlanıyordu.

Kutup Yıldızı, halk arasında “demir kazık”, “altın kazık”, “demir direk” ya da “göğün direği” olarak bilinir. Türk mitolojisine göre, eğer bu “kazık” yerinden çıkacak olursa tüm yıldızlar ve hatta evren dağılır. Yakut Türkleri onu, atların bağlandığı, kutlu bir “at kazığı” olarak tasavvur etmişlerdir. Kutup Yıldızının yerdeki izdüşümü Gök Direkleridir.

Ağaç ve Ocak da Türklerde merkez sembolizmi ile bağlantılıdır. Devlet, hakimiyet, sülale ve hükümdarlık sembolleridir. Gazne sultanı Mahmud doğmak üzereyken, babası Sebük Tegin, yeni doğan oğlunun büyük bir hükümdar olacağına işaret olarak, bulunduğu otağın ortasındaki ocaktan, çok büyük bir ağaç bittiğini görmüştür.

Türk kozmoloji düşüncesinde merkeziyetçi anlayışa göre, Türklerin kullandığı “Otağ” yani çadırlar, kainatın minyatür bir arketipidir. Kubbesi “Gök Kubbe”, ortasındaki ocak, gündüz gökyüzü ortası kabul edilen Güneşin izdüşümüdür. Şamanlar otağlarının tam ortasındaki ağaç ya da gök direkleri vasıtası ile gökyüzü yolculuğu yaparlar. Bu yolculuk, gece göğünün ortası sayılan Kutup Yıldızı’na ve Tanrı makamına ulaşmak içindir. Demir kazık ya da demir direk adı verilen Kutup Yıldızının yerdeki izdüşümü ise, gök direkleri, kutlu ağaçlar, kutlu dağlar ve tapınaklardır.

Türklerin en temel kozmolojisi Gök ve Yer-Su ikiliğidir. Türkçedeki “Kara Yer” tabiri tamamen bu ikilik ile alakalıdır. Gök Ak, Yer Kara renk sembolizmi ile ifade edilir. Aynı şekilde Gök eril, Yer dişil kabul edilir ki, Kara, Karanlık ve Karı kelimelerinin etimolojik bağı açıkça görülür. Kara ve Yer kelimeleri de toprak parçası anlamındadır.

Türk kozmoloji düşüncesinde iki Ejderhanın evreni çevirdiği düşünülür. Bu yüzden Ejderhanın Türkçe adı, Evreni Çeviren-Eviren anlamında, “Evrendir”. Evreni yani ejderhanın zamanı yarattığı “Zaman Tengrisi” olduğu düşünülür. Ejderha yani “Zaman”, hem yaratan var eden, hem de yok edendir.

Uygur Türklerine göre bu ikilik Yaruk ve Kararıg olarak ifade edilir. Yaruk, ışık-parlak, Kararıg, karanlık anlamına gelir. Daha çok Uygur Türklerine atfedilen, Kozmolojik Yaruk ve Kararıg ilkesi ile bağlantılı bu Tamga ya da Kriptografilere “Irk” adı verilir. Her bir Gezegenin, Takımyıldızın, Ay ve Güneşin, Unsurların farklı şekillerde gösterilen işaretleri vardı. Kabaca Eril ilke olan Yaruk, tek çizgi, Dişil ilke olan Kararıg kesik çizgiler ile ifade ediliyordu.

Bunlar, Çinlilerin Yin ve Yang ilkesi gibi, Gök ve Yer ikiliği ile bağlantılı eril ve dişil kavramlardır. “Yangı Kün” kavramı da “Yang” kavramı ile ilişkilendirilen “Işıklı Gün” anlamı taşır. Türkçedeki “Yangın” kelimesi de bunun türevidir.

Yakut Türklerinde Kuzey yönüne Ay-Karanlık, Güney yönüne Işık-Güneş yerleştirilir. Yine Şamanların erginlenme ve göksel yolculuklarında kuzey ve güneye ağaç dikilir. Kuzeye dikilen ağaca “Ana Ağaç” denir ve tepesine kayın ağacı kabuğundan yapılmış bir Hilal sembolü konur. Güneye dikilen ağaca “Baba Ağaç” denir ve tepesine kayın ağacından yapılmış güneşi sembolize eden bir disk konur. Yakut Şamanizminde Kuzey Dişil, Güney ise Eril olarak kabul edilir. Ayrıca Gök Sağ Kol, Yer-Su Sol kol olarak bilinir. Sağ eril olan gök, sol dişil olan Yer-Su ile bağlantılıdır.

Türklerin Ying Yang sembolü Ok-Yay ikonografisidir. Yay Ay’ı Ok ise Güneşin ışınlarını ifade eder. Göktürk Runik harflerinden olan yarım daire sembolü, hem Ay hem de  Yay olarak okunur. Güneşin Işıkları Ok yada Kargı şeklinde ifade edilir ki, Runik yazıda bu sembol “Ok” olarak okunur.

Ok ve Yay hakimiyet ve hükümdarlık sembolü olarak da kullanılmıştır. Bu bağlamda adaletinde simgesi olmuştur.

Türk sanatında Çift Kuş, Çift Geyik, Çift Ejder ve Bürküt adı verilen Çift Tuğrul-Kartal tasvirler, ikili ilkeyi sembolize eder. Bunların içinde en çok kullanılan ve önemsenen çift başlı Tuğrul-Kartal ikonografisidir.

Yakutlar çift başlı kartala “Öksökö Kuşu” der ve gökten yıldırım indirdiği düşünülür. Türkler büyük kartallar için Bürküt kelimesini kullanılır. Bakır tırnaklıdır, sağ kanadı ile güneşi, sol kanadı ile ayı kaplar. Ona gök kuşu da denir. Türk mitolojisinde, ay ve güneşi pençeleriyle tutan doğanlar görülür.

Türk kozmolojisinde çift başlı kartallar ile, gün ve ay simgeleri ying ve yang sembolüdür. Çinlilerin ying-yang sembolü olarak tasvir ettikleri kozmos ve kozmosun dönüşünü, Türkler karşılıklı iki hayvan yada kartal koymak suretiyle ifade etmişlerdir.

Üçlü düşünce sisteminde ise, Türklerin çok önemsediği Güneş, Ay ve Venüs çeşitli söylence ve mitolojilerdeki karakterler ile özdeşleştirilmiştir. Bu üç göksel cismin simgeleri, şamanlar tarafından da giysilerinin üzerinde demir plakalar şeklinde taşınmıştır. Türk-Alevi kültüründe Hz. Muhammed Güneş, Hz. Ali Ay ve Fatıma Venüs ile ilişkilendirilir.

Altay Türkleri Evreni 3 kozmik bölgeye ayırır. Gök, Yer ve Yeraltı. Hayat ağacı bu üç kozmik bölgeyi birbirine bağlar. Gök Tanrı Ülgen, Yer Kişioğlu ve Yeraltı Erlik Han ile ilişkilendirilir. Yeraltı ruhları Körmös, Gökyüzü ruhları, Kuday ve Yeryüzü Altay olarak isimlendirilir.

Yeraltı, Ejderhalar-Yılanlar ve Yeryüzü geyikler, yeryüzündeki diğer hayvanlar ve insanlar ile ifade edilir. Yeryüzünde tüm gerçekliğiyle doğaya ait olan yaşam alanı, yer altında canavarların, yılanların ve ejderhaların bilinmeyen bölgesi, yani ölüm ve kaos, gökyüzünde ise tanrı, tanrıça, melekler, kuşlar, kanatlı varlıklar ve ruhani dünya vardır. Hayat Ağacı dünyanın merkezinden ya da göbeğinden çıkar. Evrenin merkezinde bulunan bu mitolojik ağaç, üç kozmik bölgeyi yani yeraltı, yeryüzü ve gökyüzünü birbirine bağlar ve bir eksende tutar.

Türk anlatılarında Cemre adı verilen ve dört unsurla da alakalı görülen “Üç Cemreyi”, Çintemani motifinin “Üç Küresiyle” özdeşleştirebiliriz.

Çintemani motifi tek başına kullanıldığı gibi şimşek ve bulut sembolleri ile birlikte de kullanılmıştır. Bu simgeler elbette Ejderha Takımyıldızı ve Ejderhanın (Akrebin Kalbi) sayılan, Kalb-el Akrab yani Antares ile bağlantılı ve kozmolojik boyutludur. 

Eski Türk Kozmoloji düşüncesinde, Ejderha gök tanrısıdır ve bahar yağmurlarıyla birlikte gökyüzünden şimşeklerini de gönderir. Bahar dönemi Ejderha Takımyıldızının “Gece Göğünde” yükselmeye başladığı dönemdir.

Günümüzde “Üç Cemre” adı verilen ve bahar döneminde, gökyüzüne, toprağa ve suya düştüğü varsayılan kor ya da ateş ve ışık topları, kozmolojiktir ve ejderha takımyıldızı ile alakalıdır.

Muhtemelen Ant okunan piktogram ve Üç Benek yani Çintemani motifi, bu anlayışın görsel tasvirleridir. Eski Türk Uygur dini olan Budizmde Buddha’nın Üç Mücevheri olarak bilinir. Cemreler, Ateş, Hava, Su ve Toprak yani 4 Unsur ile de bağlantılıdır. Bu 4 Unsurun tamamlanması demek, “Yaratılışın Başlaması” demektir. Cemreler Ateş unsurunu sembolize eder ve Havaya, Toprağa ve Suya düşerek yaratılışı yeniden başlatır.

Halk Takvimine göre Cemreler Gücük Ayında düşmeye başlar.

  1. Cemre 20 Şubat günü havaya düşer, havalar ısınmaya başlar.
  2. Cemre 27 Şubat günü suya düşer, sular ısınmaya başlar.
  3. Cemre 6 Mart günü toprağa düşer ve toprak ısınmaya başlar.

Hindu metinlerinde Cintamani’den “Samanyolu’nun çalkalanışı sırasında, denize giren bir şey” olarak bahsedilir. Burada “Mani” kelimesi “İnci”, “Cinta” ise “Arzu, Aşk” anlamına gelir. Etimolojik olarak bakıldığında Sanksritçe Mani kelimesi “Mücevher” ve “Taş”, Cinta ise “Düşünce” demektir. Cintamani kelimenin tam anlamıyla “Düşünce Taşı” ya da “Filozof Taşı”dır. (Lapis Philosophorum).  O’nun, kişinin düşüncelerini büyüten ve kişinin dileklerini yerine getiren bir taş olduğu düşünülür 

Mitolojilerde Ejderhalar kozmik okyanusun içinde yüzer. Hayat Ağaçlarının, ağaçlardaki altın elmaların, değerli mücevher ve incilerin bekçiliğini yapar. Bu cevherler “Yüce Aklın” simgesi olan Çintemaniyi temsil eder. Türkler ona Görkemli parlak boncuk anlamında, “Körkle Moncuk” der. Sanatta , Mavi renkli, kristal top şeklinde taş olarak gösterilir.

Türk kozmolojisinde Körkle Moncuk, Güneş ve Ay’ı, kızıl renkteki küreyi ve Kızıl Elmayı (Altın Elma) temsil eder. Bundan dolayı Osmanlı Padişahlarının kaftanlarında kullandığı bu “Moncuk”, hakimiyet, hükümdarlık, güç ve bilgelik sembolüdür. 

Kozmik Okyanusta yaşayan ejderhanın bu değerli mücevhere sahip olduğu düşünülürdü. Türk Çintemani motiflerinin altında görülen, dalga şeklindeki simge, işte bu “Sonsuz Suları” ve ejderhanın ağzından çıktığı düşünülen “Şimşekleri” sembolize eder. Bu iki dalgalı motif Kaplan postuna benzediği için “Kaplan Deseni” olarak da adlandırılır. 

Pars beneği olarak da bilinen Çintemani, Timur’un da bayrağında kullandığı hükümdarlık Tamgasıdır. Bu üç nokta ya da üç benek simgesi Göktürk Runik harflerindendir ve Ant yani Barış olarak da okunur. Bundan dolayı Budist mabetlerin girişinde yer alır ve buralara dokunulmaz.  Attila’nın Babasının adı da şanına yakışır biçimde Moncuk (Boncuk) Han’dır.

598 yıllarında Theophylatos Simokatta Türklerin 4 unsuru bildiklerini şu sözler ile ifade eder. “Türkler ateşe olağanüstü saygı gösterir, Rüzgar ve Suyu sayar ve Toprak şerefine ilahiler söyler”.  Eski şaman ritüellerinde özellikle bahar mevsiminde çeşitli sıvılar ile (süt, ayran, kımız) ateşe, toprağa ve havaya saçı yapılır. Bu şekilde 4 unsur kutsanır.

Eğer yüksek bir tepeye çıkar ve etrafa bakarsak, göğün ufuk çizgisinde,  her yönden dairevi şekilde yere değdiğini görürüz. Daire göğün yuvarlaklığını sembolize eder. İşte bu dairesel alanın altında insanlar yaşar. Dünya ufkunun dört yönü kare ya da haç şeklide ifade edilir. Prototürk Choular da göğü bir Kubbe, yeryüzünü sularda yüzen kare şeklinde ve dört sütunlu olarak düşünmüşlerdir.

Dört yön ile bağlantılı bir başka sembolizm, Göktürk runik harflerinden biri olan ve “Tengri” olarak okunan kutsal ikonografidir. Bu sembolün elbette dört element ve dört takımyıldız ile de bağlantısı vardır. Hatta merkezdeki noktayı da sayarsak 5 yön diyebiliriz. Bu simge tüm kozmos’u ve Tanrıyı ifade eder. Psikanalist C. G. Jung’a göre de en eski Tanrı işaretidir. Daire gökyüzünü, artı yeryüzünü ifade eder. Gök eril, Yer dişil olarak kabul edilir. Her ikisi Tanrıyı simgeler. Tanrı tüm zıtlıkların toplamıdır. Eril ve Dişildir.

Edouvard Chavannes’e göre 4 unsur proto Türklere ait bir kozmoloji düşüncesidir. Tsinler senede 4 defa 4 unsur (Ağaç, Demir, Ateş ve Su) ve bu unsurlar ile ilişkilendirilen 4 sabit takımyıldıza kurban keserdi. Ona göre 4 unsur Tsin’ler tarafından Çin memleketine getirilmiştir. Çin kaynakları Tsin devletinde bu 4 Han’a, Kızıl Han, Ak Han, Gök Han ve Kara Han’a ibadet edildiğini yazar. Chavannes’e göre; Türklerde 5. Unsur merkezde yer alan Oğ Handır. 4 unsur 4 yön ile bağlantılıdır. Kuzey-Su, Güney-Ateş, Doğu- Ağaç ve Batı-Demir.

Türk kozmoloji düşüncesinde dört yöne yerleştirilen unsurlar, gezegenler ve takımyıldızlar, renkler ile ifade edilirdi. Hayatları at üstünde geçen Türkler, savaş düzenlerini de at renklerine göre yapmışlardır.

Hiongnu-Hun hükümdarı Mete Han renk simgeciliği nedeniyle, değişik renklerdeki atlardan oluşan süvari bölüklerinin askerlerini, dört ayrı yöne sevketmişti. Al atlar Güney’e, Ak atlar Batı’ya, Kara Yağız yani Siyah Atlar Kuzey’e ve Doru ya da Demir kırı olan atlar Doğu’ya gönderilmişti.

Mete Han ilk, “Düzenli Kara Ordusunu” kuran Hun-Türk Kağanıdır. Hatta, Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak, Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olan M.Ö. 209 yılı esas alınmıştır.

Uygur Türklerinde 4 yön, Evreni “Çeviren” ya da “Eviren” 4 hayvan ile ilişkilendirilir. Bunlar 4 yöne yerleştirilen sabit takımyıldızlardır. Fakat bu 4 hayvan daima “Evren” anlamına da gelen Ejderha ikonografisi şeklinde ifade edilmiş ve resimlenmiştir. Kuş-Evren Anka Kuşu dediğimiz Kızıl Saksağan Takımyıldızı, Yılan-Evren, Kaplumbağa-Yılan Takımyıldızı, Pars-Evren, Pars Takımyıldızı, Ejder-Evren, Kök Luu yani Ejderha Takımyıldızı ile bağlantılıdır. Bu 4 hayvan’ın Evreni Evirdiği yani döndürdüğü düşünülür.

Altay mitlerindeki Tanrı Ülgen’in Yayık-Han, Utkucu, Karlık ve Suyla adında 4 yardımcısı vardır. Bunlarda muhtemelen 4 unsur, 4 yön ve 4 takımyıldız ile ilişkilidir.

Türkler coğrafi bölgeleri de kendi toprakları merkezde kalacak şekilde, 4 unsurun renkleri ile ifade etmiş ve isimlendirmişlerdir.

Kuzey               Kara              Kara Deniz

Güney              Kızıl               Kızıl Deniz

Doğu                Gök-Mavi      Gök-Deniz (Hazar Denizi)

Batı                  Ak                 Ak Deniz

Selçuklu dönemi 4 unsur, Mezopotamya Kozmolojisine göre tasnif edilmiştir. Akrep Takımyıldızı, Boğa Takımyıldızı, Aslan Takımyıldızı ve Kova Takımyıldızı, 4 sabit burçtur.

Share this content:


Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin