Nereden geldiğimizi, neden burada olduğumuzu, hayatı nasıl daha iyi hale getirebileceğimizi anlamak zorundayız ve bunu yaptığımızda kim olduğumuzu daha iyi anlayacağız. Bu bilimsel bir yaklaşım. 

Başka gerçekçi bir yaklaşım daha var işimizi kolaylaştıracak;

  • POTANSİYELİMİZİ KEŞFEDERSEK,
  • KİM OLDUĞUMUZU KUCAKLARSAK
  • VE SAHİP OLDUĞUMUZ OLAĞANÜSTÜ POTANSİYELİ
  • HAYATIMIZA GETİRİRSEK,
  • BU DA BİZİ BÜYÜK SORULARIN
  • CEVAPLARINA GÖTÜRÜR.

DNA’mızda kayıtlı olan kodlarımız;
Bu dünya’da yürüyen bir insan olmanın ne demek olduğunu
tam olarak kucakladığımızda, bize nereden geldiğimizi, neden burada olduğumuzu anlatır ve hayatı daha iyi hale getirmek için ne yapmamız gerektiğini bize söyler. Bizler o kadar olağanüstü varlıklarız. 

Yaşam formumuzun kendi biyolojisini kendi düzenleyen, kendi biyolojisini iyileştiren bir form olmasının, hayatınızı yok eden koşulları tersine çevirmek için yaptıklarınızı yapabilmesinin ne kadar değerli ve nadir olduğundan bahsedildiğini çok az görüyoruz.

Yaşam talep üzerine oluşuyor, oturup şimdi yapacağım şey diyebilen tek yaşam biçimiyiz. Diğer yaşam biçimleri bunu içgüdüsel olarak yapabilir, biz bilinçli olarak talep üzerine yaparız. Başka hiçbir yaşam biçimi bunu yapamaz.
Bu yüzden ki olduğumuzu ve nereye gittiğimizi keşfetmeyi tercih ediyoruz.
YARATTIĞIMIZ ŞEYLER, BİLİNCİN KENDİNİ KEND
İYLE İLGİLİ BİLGİLENDİRMESİDİR;
Bilincin kendisi ile iletişim kurma şekli bu.

Çünkü tüm bu kreasyonlar bilinç onları oraya koyduğu için orada. Peki ya bilincin bizi bilgilendirdiği yol ya da yollardan biri buysa? Neye yöneldiğimize bakın. Etrafınızdaki şeylere bakın. MATRİX. Ve bize dünya ile ilgili ilişkimizi anlaran AVATAR. 

Göremediğimiz ancak günlük yaşamlarımızı etkileyen bir enerji alanıyla olan ilişkimizle ilgili bu. Zaten sahip olduğumuz insanüstü yetenekleri öne çıkarma gücü, süper hafıza, süper biliş yeteneğine sahipsiniz. Uzaktan görüntüleme yeteneğine sahipsiniz. Kendi kendini iyileştirme, biyolojinizi kendi kendine düzenleme ve bunu günlük yaşamınıza uygulama yeteneğine sahipsiniz. 

Bilincin bize bunları hatırlatmasının yolu bu. DNA bilimi ile bu yeni keşiflerin bize kim olduğumuzu anlattığını ve yeni bir hikaye açığa çıkardığını anlayabiliriz. DNA bilimi ile eski yaşam formlarının fosillerinden DNA çıkarabiliriz. 

Bazılarının atalarımız olması gerekiyordu, bu yüzden bir kayaya benziyorlar ancak aslında taşlaşmış DNA. 

Örneğin DNA’yı kemik iliğinden çıkarabiliriz ve şimdi bunu yaptığınızda, bu eski DNA’yı bugün sahip olduklarımızla karşılaştırabiliriz. Bu yaşam formlarından geldiğimizi yada gelmediğimizi söyleyebilirsiniz. Biz insanlar anatomik olarak modern insanlar olarak adlandırılıyoruz. Gizemli bir şekilde dünyaya geldik ve nereden geldiğimizi bilmiyoruz. Ve bu 200.000 yıl önce oldu. Bilim adamları buna katılıyor. Eğer modern insanlar ne zaman ortaya çıktı diye google’a bakabilirsiniz. 

Keşfedilen fosillerden DNA örnekleri alındığında ve bugün bizimki ile karşılaştırdıklarında bilin bakalım ne oldu? Hiç değişmedik ve mesele bu. Anatomik olarak modern insan kafatasını yeniden inşa edebilirler. Eski bir tane var ve modern bir tane var. 

Adli tıp yaptıklarında ve yeniden inşa ettiklerinde atalarımızın görünüşü bugünün insanlarından çok da farklı görünmüyorlar. Yani hiç değişmedik. Bu Darwin’in evrim fikri değildir. Alfred Wallece diyorki DOĞA ASLA FAZLA BAĞIŞ YAPMAZ. Doğa asla bize ihtiyacımızdan fazlasını vermez. Bunun anlamı bir yaşam formunun sadece hayatta kalmak için ihtiyaç duyduklarında belirli kapasiteleri ve belirli özellikleri geliştireceğidir. Sorun şu ki 200.000 bin yıl önce dünyaya geldik, şu anda sahip olduğumuz her şey zaten mevcuttu.

İhtiyacımız olduğundan ışık yılı öncesinden, ihtiyacımız olandan daha fazlasına sahiptik. Ve bu Darwin’in evrim fikrini ihlal ediyor. Bazen evrimi uzun sürede gerçekleşen yavaş yavaş değişimler olarak tanımlıyor. Yada bazılarınız noktalanmış evrimi biliyorsunuzdur. Ancak bunlardan hiçbiri olanlara uymuyor. 

Bilim insanları bunu biliyor. Bu modern insanların aniden 200.000 yıl önce ortaya çıktığını biliyorlar. Şu anda sahip olduğumuz tüm kapasiteye ve yeteneklere sahiplerdi. İşte darbe: DEĞİŞMEDİK 200.000 yolda hiç değişmedik ve DNA bize bunu söylüyor.

Bu akıl almaz bir şey çünkü bize öğretilen her şeyi önemsiz kılıyor. Her ne kadar diğer fikirler şu anda gerçek olarak öğretiliyor olsada.

Okulda bir çocuğunuz varsa hala rastgele bir mutasyonun ya da bir kazanın ürünü oldukları öğretiliyor. Çünkü yaşamı alçaltıyor. Ve bir kazanın ürünü olduğunuza inanıyorsanız, bu başka bir insanın yaşamını almayı çok kolaylaştırır. Ve bunu genç insanlarda görüyorsunuz. Çünkü bir anlamı ve amacı yok gibi görünüyor.

Rastgele bir sürecin ürünü olmadığımızı biliyoruz. Bunu nasıl biliyoruz, bilimden bize kim olduğumuzu söylemesini istiyoruz.

Bize söylüyor;

BU YENİ BİR İNSAN HİKÂYESİ.

YENİ KEŞİFLERİ AÇIĞA ÇIKARAN GÜZELLİK;
Birlikte yaşadığım güzellik,
uyumlu yaşadığım güzellik,
hayatımı temel aldığım güzellik.
Birlikte yaşadığım güzellik bize güzelliğin her şeyde zaten mevcut olduğunu söylüyor. Güzelliği yaratmaya ihtiyacımız yok. Yaratıcı dürtülerimiz ile yapabiliriz, ancak güzelliğin kendisi her şeyde zaten var.

Bizim işimiz, hayatımızın kapımıza getirdiği her şeyde güzelliği bulmaya çalışmaktır.

Örnek Rahibe Teresanın Kalküta sokaklarında hastalık korkusu olmadan içlerindeki sevgi ile dokunulmayacak derecede olan ölüme terk edilmiş insanları yanlarına alırdı. Kişisel temizlik yapar, beyaz önlükler
giydirirler, hayatlarını haysiyet ile geçirir, onurları ile ölür ve bembeyaz tertemiz önlükleri ile en saf halleri ile yaşamlarının son dönemlerini geçirirlerdi. Bu rahibe teresanın insanlara verdiği bir armağandı.
Kalküta sokakları pisti, pis kokular, oluklardaki çöğ ve gübrenin ortasında Rahibe Teresa adeta gübre dışında büyüyen bir çiçek görürdü.

Kalküta sokaklarında güzellik bulmuştu. Zaten oradaydı, tek yapması gereken onu tanımaktı.

Bu bizim içinde geçerli. BİRLİKTE YAŞADIĞIM GÜZELLİK İLK İFADEDİR.
UYUMLU YAŞADIĞIM GÜZELLİK 2.İFADEDİR.

Güzelliğin gücünün, yaşamın her gün kapımıza getirdiği deneyimleri ölçtüğümüz, yaşamımızın temel taşı olan rehber ışık olmasına izin vermemiz için 1 davet.
İster bir ilişki deneyimi ister bir ilişki kaybı deneyimi, incinme veya korku deneyimi olsun, her ne olursa olsun bunların hepsi uyumlu yaşadığım güzellik. Ve son cümle;
HAYATIMI DAYANDIRDIĞIM GÜZELLİK.
Güzelliğinin gücünün yaşamda deneyimlediğimiz her şeyi gördüğümüz mercek haline gelmesine izin vermek için bir davettir.

Hayat kapımıza ne getirirse getirsin. Küresel bir pandemi, viral bir pandemi, karantina zamanı; İnsanlara ne getirdiğini gösteren insanların kendisini bile şaşırtan şeyleri ortaya çıkarıyor. Davranış kalıpları ortaya çıkarıyor. Bazen uğraşması zor olan ve bazen diğer insanlara yönlendirilen inanç sistemleri ortaya çıkarıyor.

Bunu iş dünyasında, ilişkilerde ve dostluklarda görebiliriz. Ve bu mantra;
Birlikte yaşadığım güzellik,
Uyumlu yaşadığım güzellik,
Hayatımı dayandırdığım güzellik

Üzerime gelen her şeye tanık olduğum ve onları yorumladığım mercek olmasına izin verdiğimden beri daha objektif olmam için beni güçlendirdi.

İnsanların bana yönelttikleri veya benimle paylaştıkları şeye tepki vermek yerine, daha objektif olmamı, dinleyici ve gözlemci olmamı sağladı. Ve böylece gücümü buluyorum, böylece düşünceli ve sorumlu bir şekilde cevap verebiliyorum.

Birlikte yaşadığım güzellik, uyumlu yaşadığım güzellik, hayatımı dayandırdığım güzellik.
Thomas İncilinden gelen bir bilgelik kodu:
Öğrenci Üstadı İsa
ya sordu; Hayat zor olduğunda ne yapabiliriz? İnançlarımıza karşı zulüm gördüğümüzde ya da sevdiklerimiz bizden alındığında ve bu konuda bir şey yapamadığımızda, güçsüz hissetliğimizde, ne yapabiliriz? İsa’nın söylediği şuydu;

İÇİNİZDE OLANI ORTAYA ÇIKARIRSANIZ, SİZİ KURTARACAKTIR. EĞER İÇİNİZDE OLANI ORTAYA ÇIKARMAZSANIZ, SİZİ YOK EDECEKTİR.

Söylediklerine dair çok fazla gerçek var. Çünkü her birimizin içinde sevginin gücü var. Hayatımıza giren herhangi bir karanlığı, kaybı, yaraları aşabilecek AŞK. Bu güce ve güzelliğe sahibiz. Bu gücün öne çıkmasına izin vermeliyiz. Affetme gücümüz var, bize en çok zarar veren şeyleri affetmemize izin veren gücümüz var.

Üstadın burada bahsettiği şey şudur;
Yaramız ne kadar derin olursa o kadar derin bir sevgi için kapasitemiz var demektir. Çünkü hepimiz derinden yaralandık. Acının derinliğini, size sevgi 
kapasitenizin ne kadar derinlere ulaşabileceğini hatırlattığını hiç düşündünüz mü?

Sadece hayatta kalmak için değil, acıyı aşmak için. Bu bilgelik kodlarından başka birinin örneğiydi. Hayatta karşılaştığım her ne ise sevgimi ve affediciliğimi, kalbimdeki kabulü ortaya çıkarırsam beni kurtaracak. 

Ve hepiniz biliyorsunuz ki eğer acıyı, çözülmemiş acıyı, içinizdeki çözülmemiş korkuyu barındırırsanız;
biyolojinizde sizi yok edecek olan kimyayı yaratır. Bağışıklık sisteminizi yok ede. Yaşamın kendisi olan, en çok değer verdiğiniz şeyi size veren hücreleri yok eder.
 

Kaynak: GREG BRADEN

Share this content:


Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

2 thoughts on “Sevgi, Bilgelik ve İnsanın Derin Potansiyeli: Keşfedilmeyi Bekleyen İçsel Güç”

Bir Cevap Yazın

Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin