Simya fraktalının Su Gen ailesi çatısı altında yerleşen 2. Gen Anahtarının birçok özelliği arasında önemli olanı insanlara hem kendisiyle hem de çevresiyle doğru iletişim kurmayı öğreten Medeniyet karmik çeyreği başlatmasındadır.
Medeni insan doğru iletişim kurma becerisine sahip olandır, bu beceri bu alana yerleşen Gen Anahtarı sayesinde kazanılıyor.
Kadim bilgelik ‘’Değişim kitabı’’ olan I-Ching’de 2.Gen Anahtarı veya altıgene ‘’K’UN/Alıcı, Kabul edici’’ adı verilmiş. Simgesi yeryüzüdür. Tin karşısında doğayı, gök karşısında yeri, zaman karşısında uzayı, eril/baba karşısında dişil/ana’yı temsil ediyor fakat Yaratıcının karşıtı değil, bütünleyicisidir. Bu ikilik görülmeyen dünya ile görülür dünyanın birlikte olduğunu gösterir. Birliğe giden yolu işaret eder.
Simya fraktalı Tanrı Niyetiyle uyum içine girerek dönüşüm yolculuğunu başlatır, Amacı gölgeyi fark edip Armanın ve yaratıcı gücün açığa çıkartılmasıdır.
Kendi içimize inmenin amacı, özü, cevheri veya enerji tohumunu harekete geçirmektir;
Birlik Arketipi ayrımsız sevgiyle her şeyi içinde barındırma, besleme ve korumadır. Bu hakikat dişilin özelliğidir. Evrende her şeyi yöneten güç vardır ve o bizim içimizdedir.
2.Gen Anahtarı Benlik Merkezi enerji alanının pusula özelliğini kullanarak direkt kaynağa (Birliğe) bağlanmamıza ve bilgiyi maddi boyutta indirmemize yardım eder.
2.Gen Anahtarı kimyasını yöneten fenilalanin amino asidinin diğer canlılarda da olmasına rağmen bu canlıların hiç birinde ne zaman ne mekan içinde kaybolur korkusu yoktur. İçlerine yaratılış tarafından yerleştirilen doğal pusulalarını izleme yeteneklerine sahiptirler. İnsanın da içine monte edilmiş yön bilgisi vardır, fakat alçak frekans boyutunun yaydığı korku sebebiyle bu pusula kalın örtülerle kapatılmıştır. Fenilalanin amino asit kimyasının yavaşlaması kayboluş yanılgısı yaratır. Yanlış yöne hareket ediyoruz korkusu, doğadan uzak kalmamız ve ayrım yapmamız nedeniyle oluşur, alçak frekans boyutunun işaretidir. Bu durum başarısızlık korkusunu tetikler. Algımız alçak frekansta bizi gerçekten uzaklaştırır ve kolektif bilinçten de yayın yapan Yönsüzlük korkusu hayatımıza hakim olur.
Su Gen Ailesi dişildir (sağ beyin lobunun işleyişidir);
Dişil enerji her şeyi içine alır, büyütür, korur, besler. Ama büyüttükten sonra salıvermesi gerekir, fakat alçak frekans boyutunda ona bağımlı olur. Algıları ve sezgileri çok güçlüdür, fakat alçak frekans boyutunda algı ve sezgilerin üstü kalın katı örtülerle kapanarak yaşamın içinde kaybolmasına sebep olur. Zihin ve duygu alçak frekans boyutunda birlik ve insan arasına duvar örer, birlik içinde olduğumuzu unutturur ve kaybolduk korkusuna kapılırız.
Su Gen Ailesinin kimyası yardımıyla hangi eylem ve davranışla kendi realitemizi değiştirip değiştiremeyeceğimiz DNA’ya kodlanmıştır. Su Ailesi, Bu kodlamanın biyolojik olarak bizden (zihnimizden) bağımsız hareket ettiğini idrak etmemizi sağlar. Bu idrak belirli bir anda bilincinizde açılmaya başlar ve bedenin kimyası onun açılmasını aktive eder ve yüksek frekans alanına iter.
Frekans boyutu yükseldikçe Evrensel Birlik Alanının hep içinde olduğumuzu algılar, içimizdeki sezgilerin Tanrının sesi olduğunu idrak ederiz, sezgi antenlerimizin çalışmasına izin verip Birlik alanının bize ait olan bölümüne bağlanarak alıcı oluruz. Yüksek frekans boyutunda acılara, kurban bilincine son verip bataklıktan kurtulur, kendimize ait yatağı yapılandırarak akmaya başlarız. Evrensel alanla uyum içinde olduğumuz zaman ve mekan içinde, eşzamanlılık bize doğru yön bulmamızda yardım eder. Yanılgı konfor alanınızı terk etmeyi ve değişimi göze aldığınızda frekansınız yükselmeye doğru hareket etmeye başlamıştır.
Kendi içinizdeki dişil alana girdikçe kozmik enerji içinizden geçerek yükselmeyi hızlandırır. Bilinç değişime uğrar ve evrenle senkronize olduğunuzu hissedersiniz. O bize daha hassas olmamıza ve yaratılışın kapı deliğinden bakmamıza izin verir. Senkronize olmak yapay olmaz, suyun dişil doğasının doğal yatağında akar. Bilincimiz en yüksek biyolojik boyutta çalışmaya yön alır. Bu da yaşam ritmini daha kolay yakalamamıza yardım eder. Artık kaybolma duygusunu ve başarısızlık korkusunu hissetmeden yeni orijinal hayat tarzına doğru, kişiliğimizi ortaya sererek akarız.
Yaratılışın birlik alanıyla daha sıkı iletişime girdiğimizden özelliklerimizi fark etmeye başlarız. Auramızın çekim gücü artar ve başkalarına da uyumlu olmaları konusunda yardım edebiliriz.
64.Gen Anahtarı arasında en dişil olanı 2 Gen Anahtarıdır. Sunduğu yolculuk ise kozmik bilgeliğin yalın güzellikle damıtılmış halidir. Gölgenin alçak frekansında bile bu anahtar var olan her şeyin bir amacı olduğunu öğretir. Evrenin hiç birbirinden ayrı hiçbir şey yoktur. Bu hakiki dişil prensiptir, varoluştaki paçaları ve olayları birleştiren güçtür ve bu anlamda hepimiz büyük ana kucağını temsil eden eşsiz Birliğin içindeyiz.
Bu sistem bize gezegendeki canlıların hepsinin içine monte edilmiş bir navigasyon sistemi olduğunu ve onların daha büyük ritimlerle senkronize olmasını sağladığını düşündürmektedir. Gezegende yaşayan canlılar olarak hepimiz insan dahil Birliğin içinde olan genetik kabileyiz, sonunda birliğin içinde buluşup bu idrak boyutuna varacağız. Her bir su damlası özeldir. Birbirinin aynısı olan iki damla tanesi yoktur.
Gezegendeki canlıların hepsinin, insan dahil, kumaşı birliğin içindeki aynı iplikle örülmüştür, fakat bu kumaşın üstüne atılan renkler ve desenler canlıların hepsini hem çok özel yapar, hem çeşitli evrim yollarına sebep olur.
3-9 Mayıs 2. Gen Anahtarı transiti sürecinde gözlemlemeniz gerekenler:
Yönünüzü kaybettiğiniz de hangi hisse kapılırsınız?
- ‘’ Kayboldum’’ hissi içinizde neleri uyandırıyor;
- Eşzamanlı olaylar neleri çağrıştırıyor?
- Eşzamanlı olayların ipuçlarını yakalama şansın oldu mu ve onlar seni nereye götürdü?
- Dünya gezegenindeki canlılarla aynı olduğun düşüncesi size yakın geliyor mu ve iyi hissettiriyor mu?
Kaynak: Mirasıımz Hologenetik Hafıza
Bunu paylaş:
Ucretsizegitimal sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.